1) Görevi dolayısıyla öğrendiği ve Devletin güvenliğinin gizli kalmasını gerektirdiği fenni keşif veya yeni buluşları veya sınai yenilikleri kendisinin veya başkasının yararına kullanan veya kullanılmasını sağlayan kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
2) Fiil, Türkiye ile savaş halinde bulunan bir devletin yararına işlenir veya Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî hareketlerini tehlikeye sokacak olursa, faile müebbet hapis cezası verilir.
3) Türkiye Devleti tarafından yabancı bir memlekette Devlete ait belirli bir işi görmek için görevlendirilen kimse, bu görevi sadakatle yerine getirmediği ve bu fiilden dolayı zarar meydana gelebildiği takdirde faile beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
4) Bu maddede tanımlanan suçların işleneceğini haber alıp da bunları zamanında yetkililere ihbar etmeyenlere, suç teşebbüs derecesinde kalmış olsa bile altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir.
TCK MADDE 333’ÜN GEREKÇESİ
Madde, birinci fıkrasında Devletin güvenliğinin gizli kalmasını gerektirdiği fennî keşif veya yeni buluşları veya sınaî yenilikleri görevi dolayısıyla öğrenip de, kendisinin veya başkasının yararına kullanmayı veya kullanılmasını sağlamayı cezalandırmaktadır. Böylece birinci fıkra aslında Devletin güvenliği açısından gizli kalması gerekli fennî ve sınaî sırların açıklanmasını önlemek amacını gütmektedir. Suçun faili kamu görevlisi olabilir.
Suçun maddî unsuru, fennî keşif veya yeni buluşları veya sınaî yenilikleri kendisi veya başkası yararına kullanmak veya kullanılmasını sağlamaktır.
Maddenin ikinci fıkrasında, suça ait ağırlaştırıcı nedenler gösterilmiştir.
Maddenin üçüncü fıkrasında, ayrı bir suç yer almış bulunmaktadır; korunmak istenen yarar Türkiye tarafından yabancı bir memlekette Devlete ait belirli bir işi görmeye memur edilen kimsenin bu görevi sadakatle yerine getirmesinin teminidir. Görevin sadakatle yerine getirilmemesi, yani Devlete karşı görevde gösterilmesi gerekli özen ve itina dışında ihmal ile icrası bu suçu meydana getirecektir. Ancak suçun oluşabilmesi için, sadakatle yerine getirilmemiş görev dolayısıyla zarar meydana gelebilmesi olasılığının ortaya çıkması gereklidir. Zarar gelebilmesi olasılığı bir cezalandırılabilme koşulunu oluşturduğundan failde buna yönelik bir kastın bulunması gerekmez. Esasen suç ihmal niteliğindedir; zira görev sadakatle yani tam olarak yerine getirilmemekte, ihmalde bulunulmaktadır.
Maddenin dördüncü fıkrasında, herkes için bir ihbar yükümlülüğü getirilmiş bulunulmaktadır. Birden üçe kadar olan fıkralarda yer alan suçların işleneceğini haber alan her vatandaşın bunu yetkililere ihbar etmesi yükümlülüğü getirilmiştir. Asıl fiil teşebbüs derecesinde kalmış olsa bile ihbarda bulunmayan hakkında yine de cezaya hükmedilecektir.
TCK MADDE 333 İLE İLGİLİ YARGITAY KARARI
Yargıtay
5.Ceza Dairesi
Esas : 2018/326
Karar : 2018/2367
Karar Tarihi : 29/03/2018
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : Ceza Dairesi
SUÇ : Rüşvet alma, Devlet sırlarından yararlanma, Devlet hizmetlerinde sadakatsizlik
HÜKÜM : 1)Eylemlerin teşebbüs aşamasında kaldığının kabulüyle Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 29/12/2016 gün ve 2016/227 Esas, 2016/323 Karar sayılı mahkumiyet
2)Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesinin 13/06/2017 gün ve 2017/602 Esas, 2017/971 Karar sayılı Devlet sırlarından yararlanma, Devlet hizmetlerinde sadakatsizlik suçundan kurulan istinaf başvurusunun düzeltilerek esastan reddi, rüşvete teşebbüs suçundan mahkumiyet hükmü kaldırılarak mahkumiyet
Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurusunun düzeltilerek esastan reddine ve mahkumiyete ilişkin kararlar temyiz edilmekle dosya incelendi;
Mağdur kavramı gibi kanunda açıkça tanımlanmamış olan “suçtan zarar görme” kavramının, gerek Ceza Genel Kurulu, gerekse Özel Dairelerin yerleşmiş kararlarında; “suçtan doğrudan doğruya zarar görmüş bulunma hali” olarak anlaşılıp uygulandığı, buna bağlı olarak da dolaylı veya muhtemel zararların, davaya katılma hakkı vermeyeceğinin kabul edildiği, bu hususun, Ceza Genel Kurulunun 11/04/2000 gün ve 65–69, 22/10/2002 gün ve 234–366, 04/07/2006 gün ve 127–180, 03/05/2011 gün ve 155–80, 21/02/2012 gün ve 279–55, 15/04/2014 gün ve 599-190, 28/03/2017 gün ve 214-206 sayılı kararlarında; “dolaylı veya muhtemel zarar, davaya katılma hakkı vermez” şeklinde açıkça ifade edildiği ve Ceza Genel Kurulunun 25/03/2003 gün ve 41–54 sayılı kararında da “tazminat ödenmesi, itibar zedelenmesi ve güven kaybı” gibi dolaylı zararlara dayanarak kamu davasına katılmanın olanaklı olmadığının kabul edilmesi karşısında; rüşvet iddiasına ilişkin Milli Savunma Bakanlığının, Devlet sırlarından yararlanma, Devlet hizmetlerinde sadakatsizlik suçuna ilişkin Hazinenin ve Makina Kimya Endüstrisi Kurumunun atılı suçtan katılan sıfatını alabilecek surette doğrudan zarar görmelerinin söz konusu olmadığı bu nedenle belirtilen hükümleri temyiz etme hakları bulunmadığı, usulsüz olarak davaya katılmalarına karar verilmesinin de hükümleri temyiz hakkı vermeyeceği gözetilerek vekillerinin anılan suçlara ilişkin temyiz itirazlarının CMK’nın 298. maddesi uyarınca REDDİNE, incelemenin … ve Makina Kimya Endüstrisi Kurumunun rüşvet suçundan, Milli Savunma Bakanlığının Devlet sırlarından yararlanma, Devlet hizmetlerinde sadakatsizlik suçundan, sanık müdafiin de her iki suçtan kurulan hükümlere yönelik temyiz itirazlarıyla sınırlı olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
Yargıtay C.Savcısınca düzenlenen tebliğnamede bent başlıklarında yazılan suç adlarının içeriğe göre yazım hatası olduğu kabul edilmiştir.
5271 sayılı CMK’nın 288. maddesinin ”Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır. Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.”, aynı Kanunun 294. maddesinin ”Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır. Temyiz sebebi ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir.” ve aynı Kanunun 301. maddesinin ”Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapar.” şeklinde düzenlenmesi karşısında; 5271 sayılı CMK’nın 288 ve 294. maddelerinde yer alan düzenlemeler nazara alınıp aynı Kanunun 289. maddesinde sayılan kesin hukuka aykırılık halleri ile katılanlar vekillerinin ve sanık müdafiin temyiz dilekçelerinde belirttiği nedenler de gözetilerek yapılan değerlendirmede;
Devlet sırlarından yararlanma, Devlet hizmetlerinde sadakatsizlik suçundan kamu davasına katılma hakkı bulunan Bakanlık vekilinin temyiz dilekçesinin içeriğinde adli para cezasına ilişkin açık bir belirtme bulunmaması karşısında tebliğnamede bozma öneren düşünceye iştirak edilmemiş, TCK’nın 333/1. maddesinde hapis ve adli para cezası birlikte öngörülmesine karşın sadece hapis cezasına hükmedilmek suretiyle eksik ceza tayini bu konuda açık bir temyiz bulunmadığından bozma sebebi sayılmamış, yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sair temyiz itirazlar da yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Adli emanetin 2016/5873 sırasında kayıtlı gizlilik niteliği de bulunan delillerin nitelikleri gereği, emanetten çıkarıldıkları ve bulundukları şekilde saklanması kaydıyla hak sahibi kuruma teslimine karar verilmesi gerekirken imhasına karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafiin ve katılanlar vekillerinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükümlerin CMK’nın 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu hususun yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanunun 303/1. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasındaki “Devlet malı olan silahlara ait gizli bilgiler içermesi nedeni ile Ankara Adli Emanet Memurluğunun 2016/5873 sırasında kayıtlı delillerin karar kesinleştiğinde yöntemine uygun şekilde İMHASINA,” ibaresinin “Adli emanetin 2016/5873 sırasında kayıtlı gizlilik niteliği de bulunan delillerin nitelikleri gereği,
emanetten çıkarıldıkları ve bulundukları şekilde saklanması kaydıyla hak sahibi kuruma DELİLLERİN NİTELİĞİNE UYGUN OLACAK USULLE teslimine” şeklinde değiştirilmek suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun olan hükümlere yönelik temyiz istemlerinin 5271 sayılı CMK’nın 302/1 ve 303/1. maddeleri gereğince ESASTAN REDDİYLE DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 29/03/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.