1) Muhafaza edilmek üzere kendisine resmen teslim olunan rehinli veya hacizli veya herhangi bir nedenle elkonulmuş olan mal üzerinde teslim amacı dışında tasarrufta bulunan kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis ve üç bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Kişinin bu malın sahibi olması halinde, verilecek ceza yarı oranında indirilir.
2) Birinci fıkrada tanımlanan suçun konusunu oluşturan eşyayı kovuşturma başlamadan önce geri veren veya bunun mümkün olmaması halinde bedelini ödeyen kişi hakkında verilecek cezaların beşte dördü indirilir.
3) Muhafaza edilmek üzere kendisine resmen teslim olunan rehinli veya hacizli veya herhangi bir nedenle elkonulmuş olan malın dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranması nedeniyle kaybolmasına veya bozulmasına neden olan kişi, adlî para cezası ile cezalandırılır.
4) Bir suça ilişkin soruşturma veya kovuşturma kapsamında elkonulan eşyayı amacı dışında kullanan kimse, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
TCK MADDE 289’IN GEREKÇESİ
Madde metninde tanımlanan suç, esas itibarıyla güveni kötüye kullanma suçunun özel bir şeklini oluşturmaktadır. Ancak, malın kişiye özel bir görevin gereği olarak teslim edilmiş ve kişinin bunları olduğu gibi muhafaza ile ödevlendirilmiş olması nedeniyle, fiil aynı zamanda bir görevin kötüye kullanılmasını da ifade etmektedir.
Birinci fıkraya göre, suçun konusunu oluşturan mal üzerinde teslim amacı dışında tasarrufta bulunulması, bu suçu oluşturacaktır. Teslim amacı muhafaza olduğuna göre, suçun konusunu oluşturan malın örneğin satılması, başkasına verilmesi gibi, bu amaçla bağdaşmayan davranışlar, söz konusu suçun oluşumuna neden olacaktır. Bu bakımdan, söz konusu suç, serbest hareketli suç görüntüsü arzetmektedir. Failin suç konusu eşyanın sahibi olması, cezanın indirilmesini gerektiren bir neden olarak kabul edilmiştir.
Maddenin ikinci fıkrasında bu suçla ilgili olarak etkin pişmanlık hükmüne yer verilmiştir. Bu suçun konusunu oluşturan eşyanın kovuşturma başlamadan önce geri verilmesi veya bunun mümkün olmaması hâlinde bedelinin ödenmesi, etkin pişmanlığı gösteren kişi açısından cezada indirim yapılmasını gerektiren bir şahsî sebep olarak kabul edilmiştir.
Üçüncü fıkrada ise, birinci fıkranın konusunu oluşturan eşya ile ilgili olarak bir taksirli suç tanımına yer verilmiştir. Bu eşyanın kendisine teslim edilen kişinin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranması nedeniyle kaybolmasına veya bozulmasına neden olması, suç olarak tanımlanmıştır.
Dördüncü fıkrada, ayrı bir suç tanımlaması yapılmıştır. Bir suça ilişkin soruşturma veya kovuşturma kapsamında elkonulan eşyanın amacı dışında kullanılması, bu suçu oluşturacaktır.
TCK MADDE 289 İLE İLGİLİ YARGITAY KARARLARI
Yargıtay
16.Ceza Dairesi
Esas : 2016/2171
Karar : 2016/4644
Karar Tarihi : 01.07.2016
Sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
1-)Her ne kadar Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 16.09.2013 tarihli, 2013/6958 E. 2013/11255 K. sayılı ilamıyla, teslim amacı dışında tasarrufta bulunan sanığın unsurları itibariyle oluşan atılı suçtan mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği yönünde bozma kararı verilmişse de, TCK’nın 289. maddesine göre, “Muhafaza edilmek üzere kendisine resmen teslim olunan rehinli veya hacizli veya herhangi bir sebeple elkonulmuş olan mal üzerinde teslim amacı dışında tasarrufta bulunulması gerektiğinin belirtildiği,
Oluş ve dosya kapsamına göre, suça konu aracın icra takip dosyası kapsamında haczedilerek 17.04.2007 tarihinde yediemin sıfatıyla sanığa teslim edildiği, ancak borcun ödenmesi sebebiyle takibin sonlandırıldığı, katılanın kendi alacağına ilişkin icra takip dosyasında kayden haczedilen aracın fiili haczini yapmak üzere hacze gittiğinde, sanığın aracın asıl sahibinde olduğunu beyan etmesine ve fiili haczin yapılamamasına rağmen, usülune uygun düzenlenmemiş 20.08.2007 tarihli haciz tutanağında sanığın yediemin sıfatıyla imzası bulunmaması karşısında, atılı suçun yasal unsurlarının oluşmadığı gözetilerek beraat kararı verilmesinde zorunluluk bulunması,
2-)Kabul ve uygulamaya göre de;
Adli para cezalarının yerine getirilmemesi halinde 6545 Sayılı Kanunla değişik 5275 Sayılı Kanun’un 106/3. maddesi uyarınca infaz aşamasında resen uygulama yapılabileceği nazara alındığında hüküm fıkrasında TCK’nın 52/4. maddesi gereğince ihtarat yapılması,
SONUÇ : Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, 01.07.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay
9.Ceza dairesi
Esas : 2014/7703
Karar : 2015/46
Karar Tarihi : 13.01.2015
6352 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 2004 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde hükmü uyarınca, 6352 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik hükümlerinin bu Kanunun yürürlük tarihinden önceki takip işlemlerine yönelik olarak uygulanamayacağından tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Yerinde görülmeyen diğer itirazların reddine,
Ancak;
Eşi ile birlikte yaşadığı evde yapılan haciz işlemi sonrasında anlaşmazlıkları nedeniyle evden ayrıldığını beyan eden sanığın, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranması nedeniyle mahcuz malların kaybolmasına sebebiyet verdiği anlaşıldığından eyleminin TCK’nın 289/3. maddesindeki suçu oluşturacağı, hukuki durumunun buna göre takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden anılan maddenin 1. fıkrası ile hüküm kurulması,
SONUÇ : Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, 13.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.