TMK MADDE 8 HAK EHLİYETİ

Her insanın hak ehliyeti vardır. Buna göre bütün insanlar, hukuk düzeninin sınırları içinde, haklara ve borçlara ehil olmada eşittirler.

TMK MADDE 8’İN GEREKÇESİ

Maddenin “A. Şahsîyet” şeklindeki konu başlığı bu maddelerde genellikle ehliyet konusu düzenlenmiş olduğundan “A. Genel olarak” şeklinde değiştirilmiştir. Maddenin “I. Medenî haklardan istifade” şeklindeki kenar başlığı ise “I. Hak ehliyeti” şeklinde değiştirilmiştir. Bu değişiklik 1984 tarihli Öntasarıdan aynen alınmıştır. Gerek öğretide gerek yargı kararlarında bu maddenin “hak ehliyeti”, bundan sonraki maddenin ise “fiil ehliyeti” ile ilgili olduğu kabul edildiğinden “medenî haklardan istifade” yerine “hak ehliyeti”, “medenî hakların kullanılması” yerine ise “fiil ehliyeti” deyimleri kullanılmıştır.

Maddenin birinci fıkrasında “Her şahıs…” sözcükleri yerine “Her insan…” sözcükleri kullanılmıştır. Gerek 1971 gerek 1984 tarihli Ön tasarılarda da isabetle kullanılan bu sözcükler, maddede düzenlenen bu ehliyetin insanlarla ilgili olduğunu ve temel bir insan hakkı olmasını vurgulaması açısından amaca daha uygun düşmektedir.

Maddenin ikinci fıkrası da 1971 ve 1984 tarihli Ön tasarılara uygun olarak yeniden kaleme alınmıştır. Birinci fıkrada olduğu gibi ikinci fıkrada da hak ehliyetinde eşitlik ilkesinin belirlenmesinde “Herkes” sözcüğü yerine “Bütün insanlar..” sözcükleri kullanılmıştır.

TMK MADDE 8 İLE İLGİLİ YARGITAY KARARI

Yargıtay
1.Hukuk Dairesi

Esas : 2007/707
Karar : 2007/2354
Karar Tarihi : 08.03.2007

Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, H. oğlu M.Ö.’nün kayden maliki olduğu 778 parsel sayılı taşınmazı 29.1.2002 tarihinde, 1275 sayılı parseli ise 11.9.2000 tarihinde davalıya “satış” suretiyle temlik ettiğini, ancak işlem tarihlerinde hukuki ehliyetinin bulunmadığını ileri sürerek, tapu iptali ile eski haline iadesini istemiştir.
Davalı, davacının dava açma hakkı olmadığını, M.Ö.nün temyiz kudretine haiz olup, davanın dürüstlük kurallarına aykırı olarak açıldığını, çekişmeli taşınmazları bedelini ödemek suretiyle satın aldığını belirtip; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, H.oğlu M.Ö.’nün çekişmeli taşınmazları davalıya temlik tarihlerinde hukuki ehliyetine haiz olmadığının Adli Tıp Raporu ile saptandığı gerekçesiyle; davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, taraflarca süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakiminin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.

KARAR

Davacı tarafından ehliyetsizlik hukuki nedenine dayalı olarak açılan tapu iptal ve tescil davasında mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı Ş.Ö. eşi M.Ö’nün hukuki ehliyeti bulunmadığı halde niza konusu taşınmazları ayrı zamanlarda davalı M.Ö.’ye sattığını bu satışların geçersiz olduğunu belirterek tapu iptal ve tescil istemiştir. Ancak davacı olarak dava dilekçesinde ehliyetsiz kişi değil eşi Ş.Ö.gösterilmiş olup, avukata vekalet de yine Ş.Ö. tarafından kendi adına verilmiştir.
Bilindiği gibi taraf ehliyeti dava şartlarından olup mahkemece resen incelenir. HUMY.nın 38. maddesi taraf ehliyetinin Türk Medeni Yasası hükümlerine göre belirleneceği hükmünü getirmiş olup TMY.nın 8. maddesi de her insanın hak ehliyetine sahip olduğu hükmünü içermektedir. Bunun sonucu olarak da medeni haklardan yararlanma ehliyeti olan herkes davada taraf olabilir. Bu nedenle ehliyetsiz olduğu söylenen ve yaptığı satış işlemlerinin iptali istenen Mehmed’in de davada taraf olma ehliyeti vardır. Davada taraf olan ve davayı açan kişinin dava takip ehliyeti bulunmadığı taktirde vasi tayini yolu ile bu eksikliğin giderilmesi mümkün ise de davada taraf olmayan kişinin kendisine vasi tayini ve sıfatı olmayan kişinin açtığı davaya icazet yolu ile taraf durumuna getirilmesi mümkün değildir. Olayımızda da M.Ö. davada baştan beri taraf sıfatına kazanmadığından sonradan kendisine vasi tayin edilmesi ona taraf sıfatını kazandırmayacaktır. Kaldı ki bu durum davada ıslah yolu ile dahi taraf değiştirilemeyeceği yolundaki kurala da aykırıdır. Öte yandan her dava açıldığı tarihteki koşullara tabidir. Dava açan kişinin somut olayda hukuken kısıtlıyı temsile yetkili olmadığı sabittir.
Öyleyse dava şartı olan bu hususun mahkemece kendiliğinden gözetilmek suretiyle davacının taraf ehliyeti bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken işin esası hakkında karar verilmesi doğru değildir. Davalının temyiz itirazları yerindedir, kabulü ile yerel mahkeme kararının HUMK.nun 428. maddesi hükmü gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 8.3.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yazımızı Beğendiniz Mi?

Call Now

Scroll to Top
WhatsApp
Avukata Soru Sor
Merhaba, daha fazla bilgi için, konusunda uzman avukat uygun bir ücret karşılığında size yardımcı olup yol haritanızı çizecektir.