1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.
2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
3) Örgütün silahlı olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.
4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur.
5) Örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır.
6) (Değişik: 2/7/2012 – 6352/85 md.) Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılır. Örgüte üye olmak suçundan dolayı verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir.(Ek cümle: 11/4/2013-6459/11 md.) Bu fıkra hükmü sadece silahlı örgütler hakkında uygulanır.
7) (Değişik: 2/7/2012 – 6352/85 md.) Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. Örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza, yapılan yardımın niteliğine göre üçte birine kadar indirilebilir.
8) Örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. (1)
TCK MADDE 220’NİN GEREKÇESİ
Kanunlarda suç olarak tanımlanan fiillerin işlenmesi amacıyla örgüt kurmak veya yönetmek ile bu amaçla kurulmuş örgüte üye olmak, işlenmesi amaçlananlardan ayrı suçlar olarak tanımlanmıştır.
Örgüt kurmak, işlenmesi amaçlanan suçlar açısından sadece bir araç niteliğindedir. Suç işlemek için örgüt kurmak, toplum düzenini tehlikeye sokmaktadır. Ayrıca belirtilmelidir ki, suç örgütü, amaçlanan suçları işlemede bir kolaylık sağlamaktadır. Bu nedenlerle, işlenmesi amaçlan suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan bu fiiller, ayrı suçlar olarak tanımlanmıştır.
Bu suç tanımı ile korunan hukukî değer, kamu güvenliği ve barışıdır. Kamu güvenliği ve barışının bozulması ise, bireyin güvenli, barış içinde yaşamak hakkını da zedeleyecektir. Bu nedenle söz konusu düzenlemeyle aynı zamanda bireyin, Anayasada güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerine yönelik fiillere karşı da korunması amaçlanmaktadır.
Maddenin birinci fıkrasında, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak veya yönetmek suçu tanımlanmıştır. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Bu seçimlik hareketler, suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmektir.
Örgüt, soyut bir birleşme değildir, bünyesinde hiyerarşik bir ilişki hâkimdir. Bu hiyerarşik ilişki, bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Bu ilişki dolayısıyla örgüt, mensupları üzerinde hâkimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır.
Örgütün varlığı için suç işlemek amacı etrafındaki fiilî birleşme yeterlidir.
Örgüt, niteliği itibarıyla, devamlılık arzeder. Bu itibarla, kişilerin belli bir suçu işlemek için bir araya gelmesi hâlinde, örgüt değil, iştirak ilişkisi mevcuttur. İştirak ilişkisinden bahsedebilmek için, suç ortakları nezdinde suçun, konu veya mağdur bakımından somutlaşması gerekir. Buna karşılık, örgüt yapılanmasında, işlenmesi amaçlanan suçların konu veya mağdur itibarıyla somutlaştırılması zorunlu değildir.
Madde metninde, suç işlemek amacına yönelik örgütün varlığı için asgari üye sayısı belirlenmemiştir.
Suç işlemek için örgüt kurulması bir somut tehlike suçudur. Her ne kadar en az iki kişinin belli amaç etrafında suç işlemek üzere devamlı surette fiilen birleşmesi suretiyle örgüt meydana gelebilirse de; kurulan örgüt, güdülen amaç bakımından somut bir tehlike oluşturmayabilir. Bu nedenle, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından, amaçlanan suçları işlemeye elverişli olması aranmalıdır. Bu bakımdan, örneğin sadece üç kişinin bir araya gelmesi, devletin ülke bütünlüğünü bozmaya yönelik suçları işleme açısından somut bir tehlike taşımayabilir; buna karşılık, ekonomik çıkar sağlamaya yönelik suçlar açısından elverişli olabilir.
Bu suç, bir amaç suç niteliği taşımaktadır. Bu nedenle, söz konusu suç, ancak doğrudan kastla işlenebilir. Kişiler, suç işlemek amacıyla bir örgütlenme yapısı içinde bulunmalıdırlar. İşlenmesi amaçlanan suçların türü veya niteliği, sadece bu suç için öngörülmüş olan alt ve üst sınırlar arasında somut cezanın belirlenmesinde dikkate alınabilir.
İkinci fıkrada, suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olmak, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Örgüte üye olmak, fiilî bir katılmadır. Örgüte üye olmak için örgüt yöneticilerinin rızasının varlığına gerek yoktur. Tek taraflı iradeyle de katılmak mümkündür.
Üçüncü fıkraya göre, örgütün silâhlı olması, bir ve ikinci fıkrada tanımlanan suçların daha ağır ceza ile cezalandırılmasını gerektiren nitelikli unsurunu oluşturmaktadır. Suç örgütünün silâhlı olup olmaması veya sahip olunan silâhların cins, nitelik ve miktarı, somut tehlikenin belirlenmesi veya var olan somut tehlikenin ağırlığı bakımından dikkate alınmalıdır.
Dördüncü fıkraya göre, örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunacaktır. Bir veya ikinci fıkrada tanımlanan suçlardan dolayı cezaya hükmedilebilmesi için, ayrıca örgütün amacı çerçevesinde bir suçun işlenmesi gerekmez. Örgütün faaliyeti çerçevesinde ayrıca suç işlenmesi hâlinde, hem bir veya ikinci fıkrada tanımlanan suçtan hem de amacı oluşturan suçtan dolayı gerçek içtima kurallarına göre cezaya hükmedilmelidir.
Maddenin beşinci fıkrasında, örgüt yöneticilerinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılması gerektiği kabul edilmiştir. Örgüt yapısı içinde, kendisine suç işlemek gibi örgütün amacına uygun bir görev verilen kişi bu görevini yerine getirmezse, hemen yerine bir diğeri rahatlıkla ikame edilebilmektedir. Bu nedenle, örgütün yöneticisi konumunda olan kişiler, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak sorumlu tutulmalıdırlar.
Altıncı fıkraya göre, örgüte hâkim olan hiyerarşik ilişki içinde olmamakla beraber, örgüt adına suç işleyen kimsenin örgüt üyesi olarak kabul edilmesi ve bu nedenle de sorumlu tutulması gerekir.
Yedinci fıkrada, örgüte hâkim olan hiyerarşik ilişki içinde olmamakla beraber, örgütün amacına bilerek ve isteyerek hizmet eden kişinin, örgüt üyesi kabul edilerek cezalandırılması öngörülmüştür. Bu nedenle, “örgüte yardım ve yataklık” adıyla ayrı bir suç tanımlaması yapılmamıştır. Bu kavram altında söz konusu edilen fiiller, nitelik bakımından örgüte üye olmak dolayısıyla sorumluluğu gerektirmektedir.
Maddenin sekizinci fıkrasında, örgütün veya amacının propagandasının yapılması suç olarak tanımlanmıştır. Bu propagandanın basın ve yayın yolu ile işlenmesi, suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektirmektedir.
TCK MADDE 220 İLE İLGİLİİ YARGITAY KARARLARI
Yargıtay
19.Ceza Dairesi
Esas : 2016/2815
Karar : 2017/6679
Karar Tarihi : 12.09.2017
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Sanıkların İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda işlem gören F… Dinlenme Yerleri A.Ş.’ne ait hisse senedi üzerinde 06.09.2010-27.12.2010 tarihleri arasında çeşitli işlemlerle yapay fiyat ve piyasa oluşumuna neden olduklarının iddia edildiği olayda, … Denetleme Dairesi’nin 02.01.2012 tarih XXIV-12/10-1, XXV-6/5-3, XXV-12/5-1 Sayılı denetleme raporuyla; … Dinlenme Yerleri A.Ş. hisse senedinde 06.09.2010-27.12.2010 döneminde olağandışı fiyat ve miktar hareketlerinin gözlemlendiği, sermaye artırımının gerçekleştiği 27.12.2010 tarihinden itibaren hisse senedi piyasasında işlem hacminin olağandışı şekilde arttığı, İMKB-100 Endeksi’nin yatay bir seyri takip ettiği dönemde, … hisse senedinde sıra dışı fiyat ve miktar hareketlilikleri yaşandığı, … hisse senedinin fiili dolaşımdaki pay adedi ve fiili dolaşımdaki payların oranının dönem sonuna doğru önemli ölçüde azaldığı, dönem sonunda tekrar yükselmeye başladığı, fiili dolaşım oranı %50,33 seviyesinden 27.12.2010 tarihi itibariyle %46,21 seviyesine gerilediği, bedelsiz sermaye artırımı öncesi ve sonrasına sermaye artırımı öncesi … fiyatın hızlı bir şekilde yükseldiği, sonrasında ise ters yönde hareket ederek düşüş gösterdiği, şirketin bedelsiz sermaye artırımı gerçekleştirdiği 27.12.2010 tarihinden önce hisse senedinde 6.9-06.10.2010 tarihleri arasında %184,18 oranında fiyat artışı gerçekleştiği, buna karşın İMKB-100 Endeksi aynı dönemde %9,64 oranında artış gösterdiği, hisse senedinin fiyatında %184 oranında artış gözlemlenen 6.9-06.10.2010 tarihleri arasında Grup, işlemlerin alımlarda %31,45’ini, satımlarda %27,63’ünü gerçekleştirdiği, 7.10-27.12.2010 tarihleri arasında Grup, … hisse senedinde tüm işlemlerin alımlarda %25,25, satımlarda ise %26,31’ini gerçekleştirdiği, kısaca … hisse senedinde tüm işlemlerin alımlarda %27,91, satımlarda %26,85’ini gerçekleştirdiği, inceleme döneminde … hisse senedi piyasasına iletilen tüm emirlerin içinde, Grup hesaplarının payının alışta %29,06, satışta ise %23,75 olduğu tespit edildiği, söz konusu oranların gün bazında alışta %56,80’e, satışta ise %50,07’ye kadar yükseldiği, inceleme döneminde gerçekleştirilen karşılıklı işlemler kendi alış işlemlerinin %38,38’ine, satış işlemlerinin ise %39,90’ına karşılık geldiği, mülkiyette değişiklik yaratmayan söz konusu işlemlerin Grubun alışlarına oranının 11.10.2010 tarihinde %84,72’ye, 22.10.2010 tarihinde %100’e, satışlarına oranının ise 08.09.2010 tarihinde %93,29’a, 08.12.2010 tarihinde ise %99,29’a ulaştığı, inceleme dönemi içerisinde gerçekleştirilen fiyat yükseltici işlem miktarı, … hisse senedi piyasasındaki toplam fiyat yükseltici işlem miktarı, … hisse senedi piyasasındaki toplam yükseltici işlem miktarının %23,18’ine karşılık geldiği, … hisse senedi fiyatının yükseldiği 08.09.2010 tarihinde Grup tarafından gerçekleştirilen fiyat yükseltici işlemlerin toplam fiyat yükseltici işlemlere oranının %62,08’e ulaştığı, inceleme dönemi içerisinde Grup hesaplarından her iki tarafta da Grup üyelerinin yön değiştiren toplam 210 adet emir iletildiği, Grup hesaplarından iletilen aynı fiyatlı emirlerin, bir dakikalık süreler içerisinde pek çok kez yön değiştirdiği (örnek olarak 06.10.2010 tarihinde 1 dakika içerisinde 36 adet yön değiştiren emir bulunduğu), Grup üyelerinin inceleme döneminde gerçekleştirdikleri işlemler neticesinde 6.245.121,64 TL menfaat elde ettiklerinin anlaşıldığı, yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan işlemler neticesinde, … hisse senedine yoğun bir talebin olduğu izleniminin yaratıldığı, iyiniyetli üçüncü kişilerin aldatıldığı, fiyatın kademeli olarak yapay bir şekilde arttırıldığı, aktif bir piyasanın varlığı izlenimi yaratmaya çalıştığını açık bir şekilde ortaya koyduğu, 06.09.2010-24.12.2010 tarihleri arasında … Dinlenme Yerleri A.Ş hisse senedi piyasasında, İMKB endeksinin genel eğilimi dışında olağandışı bir fiyat ve miktar hareketliliğinin bulunduğu, belirlenen tarihlerde … Dinlenme Yerleri A.Ş hisse senedinde sanıklar tarafından yönlendirilen hesaplardan yapılan alım ve satım işlemlerinin, hisse senedi piyasasında etkili olabilecek ve piyasada hakimiyet oluşturabilecek miktar ve yoğunlukta olduğu, kendinden kendine/karşılıklı ve fiyat yükseltici işlemlerin yoğun şekilde gerçekleştirildiği, bu hususların 27.01.2014 tarihli bilirkişi kurulu raporuyla da doğrulandığı, ilgili raporda, sanıkların iştirak iradesinin varlığının kabul edilmesi durumunda, atılı suçun maddi unsurunun oluştuğunun kabul edileceği belirtilmiş olup, suç işlemek amacıyla örgüt kurma, yönetme ve kurulan örgüte üye olma suçlarından İstanbul 13.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2011/508 esas sayılı dosyasında yargılanan sanıkların beraatine hükmedilip, hükmün kesinleştiği, bu itibarla somut uyuşmazlıkta, bir çok sanığın savunmasında, … ve oğlu …’ı tanıdıklarını beyan ettikleri, dolayısıyla sanıkların bir kısmının akraba veya arkadaş oldukları ve sanıkların birbirlerini tanımadıkları yönündeki savunmalarına bu sebeple itibar edilemeyeceği, ayrıca sanıklar hakkında temyize konu dava dışında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca aynı tarihli iddianameler ile farklı hisse senetlerine yönelik benzer eylemleri sebebiyle İstanbul Asliye Ceza Mahkemelerine birden çok dava açıldığı hususu Dairemize intikal eden dosyalardan anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere 5237 Sayılı TCK’nın 220. maddesinde düzenlenen suç işlemek amacıyla örgüt kurma, yönetme ve kurulan örgüte üye olma suçunun oluşması için aranan unsurlar ile uyuşmazlık konusu davada isnat olunan fiil için aranan iştirak ve birlikte hareket etme iradesinin farklılık arzettiği, örgüt derecesine ulaşan bir birlikteliğin varlığının somut uyuşmazlıktaki suçun oluşması için gerekli olmadığı, sanıklar arasında tanışma, irtibat, yakınlık bulunduğunun ve bir kısım eylemlerinde birlikte hareket ettiklerinin dosya kapsamındaki delillerle anlaşıldığı hususları da birlikte nazara alındığında, sanıkların aynı fiili gerçekleştirmek amacıyla birlikte hareket ettikleri ve iştirak iradelerinin bulunduğunun sübuta ermesi karşısında; sanıkların üzerlerine atılı suçun unsurları itibariyle oluştuğu gözetilmeden mahkumiyetleri yerine yazılı şekilde beraatlerine karar verilmesi,
SONUÇ : Kanuna aykırı ve katılan vekilinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden tebliğnameye uygun olarak HÜKÜMLERİN 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 12.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay
16.Ceza Dairesi
Esas : 2015/8214
Karar : 2016/6282
Karar Tarihi : 30.11.2016
I- )Sanıklar … ve … hakkında suç örgütü kurmak, sanık … hakkında dolandırıcılık, sanıklar … ve … hakkında katılan … dışında kalan sekiz mağdur-katılana yönelik işlenen dolandırıcılık suçundan yönünden kurulan mahkumiyet hükümlerinin incelenmesinde;
TCK’nın 220. maddesinde tanımlanan “örgütün” varlığının kabul edilebilmesi için hiyerarşik ilişki içinde olan en az üç kişiden teşekkül etmesi, örgütün yapısının sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaçlanan belirsiz sayıda suçları işlemeye elverişli bulunması, suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme ile işbirliği, eylemli paylaşım anlayışı içinde hareket etmesi ve bu amaçlar doğrultusunda faaliyette bulunup, “devamlılık” göstermesi gerekir.
Örgüt niteliği itibarıyla devamlılığı gerektirdiğinden, kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi halinde, örgütten değil iştirak iradesinden söz edilebilecektir. Ancak, amaçlanan suçları işlemede kolaylık sağladığı için işlenmesi amaçlanan suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan örgütün varlığı için, amaç suçları işleme zorunluluğu olmadığı da dikkate alındığında, devamlılığın belirlenmesi noktasında yalnız amaç suçların sürekli bir şekilde işlenmesi değil, öncelikli olarak, amaç suçları sürekli biçimde işleme kararlılığının mevcut olup olmadığının araştırılması zorunludur.
Örgüt soyut bir birleşme değildir, bünyesinde hiyerarşik bir ilişki hakimdir. Bu hiyerarşik ilişki, bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Bu ilişki dolayısıyla örgüt, mensupları üzerinde hakimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır.
Somut olayda sanıklar … ve …’in samimi ikrarlarında sanık …’un yöneticiliğinde suç işlemek için bir araya geldikleri, yükleri olduğundan bahisle kamyoncularla temas kurdukları, bu amaçla sahte kimlikle alınmış telefon hattı, kamyonculara verilmek üzere hurda demir ve sahte fiş düzenlemek için fiş defteri temin ettikleri, araç kiraladıkları, eylemli işbirliği içinde oldukları, yönetici konumunda olup eylemlere katılacak kişileri de belirleyen sanık …’a kazançtan pay verdikleri, pek çok ilde çok sayıda suç işledikleri ve aralarında gevşek bile olsa bir hiyerarşi yapı bulunduğu anlaşılmakla eylemlerinin atılı suç örgütü kurmak suçunu oluşturduğu anlaşıldığından tebliğnamede yer alan bozma düşüncesine, sanıkların suçtan elde ettikleri kazanç miktarı, TCK’nın 157/1. maddesinde yer alan adli para cezasına esas birim gün sayısının alt ve üst sınırlar dikkate alındığında sanıklar hakkında 100 gün karşılığı adli para cezasına hükmeden mahkemenin takdirinde bir isabetsizlik bulunmadığından 1. numaralı düzelterek onama düşüncesine iştirak olunmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanıklar müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine ancak;
Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E. 2015/85 Sayılı iptal kararı ile TCK’nın 53. maddesindeki bazı düzenlemelerin iptal edilmiş olması sebebiyle bu karar doğrultusunda hüküm kurulmasında zorunluluk bulunması,
Kanuna aykırı olup, hükümlerin bu sebeple BOZULMASINA, bu hususun yeniden yargılama yapılmaksızın CMUK’nın 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükümlerdeki TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına dair kısımların bütünüyle çıkarılarak yerine “Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E. 2015/85 Sayılı iptal kararı doğrultusunda yürürlükte bulunan TCK’nın 53. maddesinin sanıklar hakkında uygulanmasına” ibaresi eklenmek suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
II- )Sanıklar … ve … hakkında katılan …’a yönelik işlenen dolandırıcılık suçu ve sanık … hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurmak suçundan kurulan hükümlerin incelenmesinde;
1- )Sanık …’e suç örgütüne üye olmak suçundan TCK’nın 220/2. maddesi gereğince dava açılmış olmasına rağmen CMK’nın 226/2. maddesi uyarınca ek savunma hakkı verilmeden TCK’nın 220/1. maddesi gereğince suç örgütü kurmak suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi,
2- )Sanıklar … ve …’un katılan …’a yönelik eylemleri sebebiyle savunmalarının alınması için çıkarılan yakalama kararları ekine sehven 20.02.2009 tarihli, içeriğinde bu mağdura yönelik eylemin bulunmadığı iddianamenin konulduğu ve sanıkların katılan …’a yönelik eylem sebebiyle düzenlenen iddianame okunarak savunmaları alınmadığı halde bu suçtan da mahkumiyetlerine karar verilmesi suretiyle CMK’nın 191/3-b maddesine aykırılık yapılması,
3- )Kabul ve uygulamaya göre, Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E. 2015/85 Sayılı iptal kararı ile TCK’nın 53. maddesindeki bazı düzenlemelerin iptal edilmiş olması sebebiyle bu karar doğrultusunda hüküm kurulmasında zorunluluk bulunması,
SONUÇ : Kanuna aykırı, sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 30.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.