B. Mirasçılıktan Çıkarma
II. Hükümleri
Mirasçılıktan çıkarılan kimse, mirastan pay alamayacağı gibi; tenkis davası da açamaz. Mirasbırakan başka türlü tasarrufta bulunmuş olmadıkça, mirasçılıktan çıkarılan kimsenin miras payı, o kimse mirasbırakandan önce ölmüş gibi, mirasçılıktan çıkarılanın varsa altsoyuna, yoksa mirasbırakanın yasal mirasçılarına kalır. Mirasçılıktan çıkarılan kimsenin altsoyu, o kimse mirasbırakandan önce ölmüş gibi saklı payını isteyebilir.
TMK MADDE 511’İN GEREKÇESİ
Yürürlükteki maddenin (1) nolu bendinde mirasçılıktan çıkarma sebebi olarak “ağır bir cürüm” öngörülmüş iken, yapılan değişiklikle bunun yerine “ağır bir suç” deyimi kullanılmıştır. Nitekim maddenin İsviçre Medenî Kanunundaki aslı olan 477 nci maddesinde ve bundan esinlenen 1984 tarihli öntasarıda da -cürüm- yerine -suç- sözcüğü kullanılmıştır.
Mirasçılıktan çıkarılanın işlediği suçun ağır suç oluşturup oluşturmadığına hukuk hâkimi, ceza hukukunun buna ilişkin kurallarıyla bağlı olmaksızın karar verecektir.
Maddenin (2) numaralı bendinde “Murisine veya ailesine karşı kanunen mükellef olduğu vazifeleri” yerine daha anlaşılır bir ifade olarak “Mirasbırakana veya mirasbırakanın ailesi üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülükleri” terimi kullanılmıştır. Bu değişiklik de 1984 tarihli öntasarının düzenlemesine uygundur.
TMK MADDE 511 İLE İLGİLİ YARGITAY KARARI
Yargıtay
8.Hukuk Dairesi
Esas : 2017/11454
Karar : 2019/2315
Karar Tarihi: 06.03.2019
MAHKEMESİ : Aile Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili ve davalılar …, … ve … vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı … vekili, muris eş adına olan malların tespit edilerek mal rejimine göre alacağın davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Bir kısım davalılar vekilleri, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüyle 578.304,15 TL alacağın davalılardan müştereken tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili ve davalı …, …, … vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK mad. 33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, artık değere katılma alacağına ilişkindir.
1.Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacı vekili ve davalı …, …, … vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
- Davacı vekilinin ve davalı …, …, … vekillerinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
a) Hakim, tarafların talep sonucu ile bağlı olup, kararında taleplerin herbiri hakkında verilen hükmü göstermesi gerekir (HMK mad. 26; 297/2).
Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde davacı dava dilekçesinde gerek tereke dosyası gerekse murisin tüm malvarlığı üzerinde yapılacak inceleme sonucunda, yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi gereğince davacıya verilmesi gereken tüm mal, para, hakların tespit edilerek davacıya verilmesini talep ettiği, tereke tespit dosyasında muris adına 3 adet şirkette hisseler olduğu anlaşılmaktadır. Davacı vekili dava dilekçesinde edinilmiş malların tespit edilerek alacağın belirlenmesini talep etmiş, alacak talebine konu malları tek tek açıklamamış olup, yargılama sırasında verdiği dilekçelerde muris adına olan şirketler nedeniyle de araştırma yapılmasını talep etmiştir. Mahkemece davacının talepleri açık olmadığı halde açıklama da yaptırılmamıştır. O halde, Mahkemece davacının öncelikli talebi edinilmiş malların tespit edilmesine yönelik olduğuna göre, şirketler yönünden de davacının alacağı olup olmadığına yönelik araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, şirketlere yönelik herhangi bir değerlendirme yapılmamış olması hatalı olmuştur..
b) Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş mallar tasfiye edilir (4721 Sayılı TMK mad. 235/1). ……e ait kişisel ve edinilmiş mallar, mal rejiminin sonra ermesi anındaki durumlarına (nitelik, seviye, aşama vb.) göre değerlendirilir (TMK mad. 228/1). Bu malların, kural olarak tasfiye anındaki (TMK mad. 227/1 ve 235/1), sürüm (rayiç) değerleri (TMK mad. 232 ve 239/1) hesaba katılır. Yargıtay ve Dairemizin uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir. Mahkemece, tasfiye konusu malın karara en yakın tarihteki sürüm değeri belirlenmelidir.
Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda; Mahkemece, karar tarihinden yaklaşık 6 yıl önce tafiyeye konu taşınmazların 24.12.2010 tarihinde yapılan keşif sonucunda alınan güncel değerlerine göre artık değere katılma alacağına hükmedilmiştir. O halde, Mahkemece keşif tarihi ile karar tarihi arasında uzun zaman geçtiğinden taşınmazların değerinin güncelliğini yitirmiş olduğu gözetilerek, bozma sonrası verilecek karar tarihine en yakın değer belirlenerek katılma alacağının hesaplanması gerekir.
c) Mal rejiminin tasfiyesi sonucunda belirlenecek katılma alacağı, terekeye ait borç olup, mirasçıların miras paylaşımından önce ödenmesi gerektiği kabul edilmektedir. Terekeye ait borç ödendikten sonra kalan miktar, mirasçılar arasında miras payları oranında paylaşılır. Tereke borçlarından bu sıfatını kaybetmemiş tüm mirasçılar, üçüncü kişilere karşı kişisel olarak (4721 Sayılı TMK mad. 599/2) ve müteselsilen (TMK mad. 641) sorumludurlar. Her ne kadar, davacı temyize konu davayı terekenin alacaklısı sıfatıyla açmış ise de; davacı da dahil davanın tarafları, ortak mirasbırakan Ömer Zeybek’in mirasçısıdırlar ve tereke borçlarından yukarıda açıklanan kanuni düzenlemeler çerçevesinde hepsi de sorumludurlar. Başka bir anlatımla, mirasçılık sıfatına sahip olduğundan (TMK mad. 499), alacaklı ve borçlu sıfatı davacı sağ eşte kısmen birleşmiştir.
Taraflarca, mirasçılardan herhangi birinin mirasçılık sıfatını yitirdiği (4721 Sayılı TMK’nin 511 vd., 578 vd., 605 vd. maddeleri) iddia edilip kanıtlanmamıştır.
Tüm bu açıklamalar nedeniyle, davacı mirasçı …… mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle talep ettiği ve terekeye ait borç sayılan alacak miktarından, davanın mirasçılar arasında görülmesi nedeniyle, davacı da dahil bütün mirasçılar miras payları oranında sorumludurlar. Buna göre, hüküm altına alınan tereke borcundan davacının da miras payı oranında sorumlu olduğu gözetilerek, mirasçı davalılardan tahsiline karar verilecek miktarın hüküm fıkrasında gösterilmesi gerekirken, bu husus göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi de doğru olmamıştır.
SONUÇ : Yukarıda 2. bentte gösterilen sebeplerle 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA; davacı vekilinin ve davalı …, …, … vekillerinin diğer temyiz itirazlarının yukarıda 1. bentte gösterilen sebeplerle reddine, davacı vekilinin yargılama giderlerine yönelik temyiz itirazlarının bozma nedenine göre şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 06.03.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.