Yargıtay
18.Ceza Dairesi
Esas : 2019/7005
Karar : 2019/13389
Karar Tarihi : 30.9.2019
- KİŞİLERİN HUZUR VE SÜKUNUNU BOZMA SUÇU ( Şikayet Edilen Şirketin İcra Takibine Müteakip Ayrıca Alacağını Haricen Tahsil Amacı ile Çok Sayıda Mesajı Müştekiye Gönderdiği – Müştekinin Bildirdiği Telefon Numaralarının HTS Kayıtlarının Getirtilmesi Şikayete Konu Firmada Müştekiye Mesajları Gönderen Yetkililerin Tespiti ile İfadelerinin Alınması Sonucuna Göre Şüphelilerin Hukuki Durumlarının Değerlendirilmesi Gerektiği/Eksik Soruşturma ile Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar Verilmesinin Hatalı Olduğu )
- HTS KAYITLARI ( Müştekinin Bildirdiği Telefon Numaralarının HTS Kayıtlarının Getirtilmesi Şikayete Konu Firmada Müştekiye Mesajları Gönderen Yetkililerin Tespiti ile İfadelerinin Alınması Sonucuna Göre Şüphelilerin Hukuki Durumlarının Değerlendirilmesi Gerektiği – Eksik Soruşturma ile Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar Verilmesinin Hatalı Olduğu )
- KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞI KARARI ( Eksik Soruşturma ile Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar Verilmesinin Hatalı Olduğu – Karara Yapılan İtirazın Kabulüne Karar Verilmesi Gerekirken Reddine Karar Verilmesinin Bozmayı Gerektirdiği )
5237/m.123
DAVA : Dava, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçuna ilişkindir.
Şikayet edilen şirketin icra takibine müteakip ayrıca alacağını haricen tahsil amacı ile çok sayıda mesajı müştekiye göndermesi şeklinde gerçekleşen eylemde; maddi gerçeğin tespiti için yapılması gereken araştırmalar ve toplanması gereken delillerden, müştekinin bildirdiği telefon numaralarının hts kayıtlarının getirtilmesi, şikayete konu firmada müştekiye mesajları gönderen yetkililerin tespiti ile ifadelerinin alınması, sonucuna göre şüphelilerin hukuki durumlarının değerlendirilmesi gerekirken eksik soruşturma ile kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi ve bu karara yapılan itirazın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi hukuka aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
DAVA : Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan şüpheliler Final Varlık Yönetimi Anonim Şirketi yetkilileri haklarında yapılan soruşturma evresi sonunda İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 11/06/2018 tarihli ve 2018/11596 soruşturma, 2018/82638 Sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin mercii İstanbul Anadolu 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 17/07/2018 tarihli ve 2018/5608 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
İstem yazısında: “5271 Sayılı Kanun’un 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun’un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun’un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 Sayılı Kanun’un kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun’un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında,
Somut olayda müştekinin, F. Varlık Yönetimi Anonim Şirketi tarafından aranarak, adı geçen şirkete borçlu olduğunun belirtilmesinin akabinde, aynı şirket tarafından bir kaç defa daha aranması üzerine şikâyetçi olmasını müteakip herhangi bir somut soruşturma işlemi yapılmadan, suçun kast unsurunun oluşmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de, aramanın yapıldığı numaranın HTS kayıtlarının alınması, şüphelilerin belirlenmesi, müştekiye, anılan şirket tarafından ne kadar sıklıkla arama, mesaj ve e-mail geldiğinin tespit edilmesi ve sonucuna göre, şüphelilerin kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu açısından hukukî durumlarının değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
I-) Olay:
Müşteki …’in 17/01/2018 havale tarihli dilekçesi ile F. Varlık Yönetimi Anonim Şirketi yetkililerinin kendisini telefonla aramak ve müteaddit defa mesaj göndererek alacaklarını tahsil etmek amaçlı rahatsız ettiklerini beyan edip şikayetçi olması üzerine İstanbul Anadolu Cumhuriyet başsavcılığında soruşturma başlatıldığı, müştekinin ifadesinde, Ş.bank isimli bankaya kredi kartı borcundan dolayı borçlu olduğunu ve bu borcun icra takibine konu edildiğini, şikayetçi olduğu şirketin bu alacağı devraldıklarını beyan ederek kendisini çok fazla mesaj göndermek ve aramak şeklindeki eylemleri ile rahatsız ettiğini beyan ettiği, Cumhuriyet başsavcılığınca ilgili şirket yetkililerinin bilgilerinin Ticaret Sicil Müdürlüğünden temin edildiği, ayrıca bu şirkete müzekkere yazılarak bilgi ve belge talebinde bulunulduğu, şirket tarafından müzekkereye cevap niteliğindeki yazı ile müştekinin Şekerbank’tan devraldıkları alacak nedeni ile kendilerinin borçlusu konumunda olduğunu ve bu kapsamda bilgilendirme mesajları gönderdiklerini ve bunun mevzuata uygun olduğunu belirttikleri, icra dosyasının örneğinin de soruşturma dosyasının içerisine alındığı, Cumhuriyet başsavcılığınca müştekinin borçlu durumda olması ve şüpheli firma yetkililerinin bilgilendirme amaçlı mesajları göndermelerinin kişilerin huzur ve sükununu bozma suçuna vücut vermediği gerekçesi ile kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, bu karara müşteki tarafından itiraz edilmesi üzerine itirazı incelemekle yetkili ve görevli İstanbul Anadolu 1. Sulh Ceza Hakimliğince itirazın reddine dair karar verildiği, merci kararının bozulması talepli kanun yararına bozulması talebinde bulunulmuştur.
II- Hukuksal Değerlendirme:
CMK’nın 160/1. maddesinde, “Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya haşlar.”, 160/2. maddesinde “Cumhuriyet Savcısı, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için. emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” 170. maddesinin 2. fıkrasında, “Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet Savcısı, bir iddianame düzenler. 172. maddesinin 1. fıkrasında, “Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir.” hükümleri düzenlenmiştir.
Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı itiraz üzerine inceleyen mahkeme, kamu davası açılması için yeterli şüpheyi uyandıracak delil/ler bulunmaması durumunda itirazın reddine, yeterli şüpheyi uyandıracak delil/ler bulunması durumunda itirazın kabulüne veya eksik soruşturma nedeniyle soruşturmanın genişletilmesine karar verebilecektir.
CMK’nın 170/2. maddesine göre kamu davası açılabilmesi için soruşturma aşamasında toplanan delillere göre suçun işlendiğine dair yeterli şüphe bulunması gerekir. Suç ihbar veya şikayeti yoluyla soruşturma yaparak maddi gerçeğe ulaşma yükümlülüğü ve yetkisi bulunan Cumhuriyet savcısı, soruşturma sonucunda elde edilen delilleri değerlendirerek kamu davası açmayı gerektirir nitelikte yeterli şüphe olup olmadığını takdir edecektir. Ancak soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısının delil değerlendirmesiyle, kovuşturma aşamasında hakimin delilleri değerlendirmesi birbirinden farklı özelliklere sahiptir. CMK’nın 170/2. maddesine göre soruşturma aşamasında toplanan deliller kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturup oluşturmadıkları çerçevesinde incelemeye tabi tutulurken, kovuşturma aşamasında, isnat edilen suçun işlenip işlenmediği hususunda mahkumiyete yeter olup olmadığı ve tam bir vicdani kanaat oluşturup oluşturmadığı çerçevesinde değerlendirilmektedir.
İncelenen dosyada; müştekinin şikayeti üzerine başlatılan soruşturmada, şikayet edilen şirketin icra takibine müteakip ayrıca alacağını haricen tahsil amacı ile çok sayıda mesajı müştekiye göndermesi şeklinde gerçekleşen eylemde; maddi gerçeğin tespiti için yapılması gereken araştırmalar ve toplanması gereken delillerden, müştekinin bildirdiği telefon numaralarının hts kayıtlarının getirtilmesi, şikayete konu firmada müştekiye mesajları gönderen yetkililerin tespiti ile ifadelerinin alınması, sonucuna göre şüphelilerin hukuki durumlarının değerlendirilmesi gerekirken eksik soruşturma ile kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi ve bu karara yapılan itirazın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi hukuka aykırıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,
1-) İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliğinin 17/07/2018 tarihli ve 2018/5608 değişik iş sayılı kararının, 5271 Sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2-) Aynı Kanun maddesinin 4-a fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, 30.09.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.