TCK MADDE 153 İBADETHANELERE VE MEZARLIKLARA ZARAR VERME

1) İbadethanelere, bunların eklentilerine, buralardaki eşyaya, mezarlara, bunların üzerindeki yapılara, mezarlıklardaki tesislere, mezarlıkların korunmasına yönelik olarak yapılan yapılara yıkmak, bozmak veya kırmak suretiyle zarar veren kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada belirtilen yerleri ve yapıları kirleten kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
(3) Birinci ve ikinci fıkralardaki fiillerin, ilgili dini inanışı benimseyen toplum kesimini tahkir maksadıyla işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte biri oranında artırılır.

TCK MADDE 153’ÜN GEREKÇESİ

Madde metninde, ibadethanelere, bunların eklentilerine, buralardaki eşyaya, mezarlara, bunların üzerindeki yapılara, mezarlıklardaki tesislere, mezarlıkların korunmasına yönelik olarak yapılan yapılara zarar verme fiilleri bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır. Söz konusu suçun oluşması için, bu bina ve tesisleri yıkmak, bozmak veya kırmak suretiyle zarar verilmesi gerekir.
Maddenin ikinci fıkrasında, ibadethaneleri, bunların eklentilerini, buralardaki eşyayı, mezarları, bunların üzerindeki yapıları, mezarlıklardaki tesisleri, mezarlıkların korunmasına yönelik olarak yapılan yapıları kirletmek, suç olarak tanımlanmıştır. Mezarlıklara atık ve artık bırakmak, ibadethanelerin duvarına yazı yazmak, afiş veya ilan yapıştırmak, resim yapmak, kirletme fiilinin örneklerini oluşturmaktadır.
Üçüncü fıkraya göre, birinci ve ikinci fıkralardaki fiillerin, ilgili dinî inanışı benimseyen toplum kesimini tahkir maksadıyla işlenmesi, bu fıkralara göre verilecek cezanın artırılmasını gerektirmektedir.

TCK MADDE 153 İLE İLGİLİ YARGITAY KARARLARI

Yargıtay

  1. Ceza Dairesi

Esas : 2018/6514
Karar : 2019/7336
Karar Tarihi : 14/05/2019

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Hırsızlık, ibadethane ve mezarlıklara zarar verme
HÜKÜMLER : Mahkumiyet

Yerel mahkemece sanık hakkında hırsızlık ve mala zarar verme suçlarından verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararların niteliği ile suçların tarihine göre dosya görüşüldü:

I)Sanık hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesinde;
Ceza Genel Kurulu’nun 23/02/2016 tarih, 2013/13-592 Esas ve 2016/94 Karar sayılı kararında da kabul edildiği üzere, sanığın bilgisayarı satmış olduğu kişiyi müşteki kendi çabaları sonucu bularak polise haber verdiği, sanığın eşyayı sattığı bu kişiden ücretini ödemek suretiyle geri alarak mağdura aynen iade etmek veya bizzat ya da kendi girişimleri sonucu üçüncü bir kişi tarafından bedelini mağdura ödemek gibi bir davranışta bulunmadığı ve 3. kişinin zararının karşılanmasını istemediği ve sanığın eşyayı satın alan üçüncü kişinin zararını karşılamaya yönelik bir çabasının olmadığı anlaşılmakla; müştekinin kendi araştırmaları sonucu eşyanın satıldığı kişiyi bularak polise haber verdiği ve polislerin satın alan kişiden eşyayı alarak mağdura iade ettikleri, mağdurun 3. kişinin zararını gidermeye yönelik bir girişiminin bulunmadığı, Ceza Genel Kurulu’nun 2013/152 Esas ve 2016/55 Karar sayılı kararındaki ilke ve kabuller karşısında bu durumun TCK’nun 168. maddesi kapsamında bizzat pişmanlık gösterilerek gerçekleştirilmiş bir iade veya tazmin olarak kabul edilemeyeceğinden etkin pişmanlık şartları oluşmamasına rağmen sanık … hakkında hırsızlık suçundan verilen cezada 5237 sayılı TCK’nun 168/2. maddesinin uygulanması, aleyhe temyiz olmadığından, sanığın tekerrüre esas Aliağa Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/95 Esas ve 2014/593 Karar sayılı 23/06/2014 kesinleşme tarihli 10 ay hapis cezası bulunmasına rağmen sanık hakkında TCK’nun 58. maddesinin uygulanmaması aleyhe temyiz olmadığından ve Anayasa Mahkemesinin hükümden sonra 24/11/2015 tarih, 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 08/10/2015 tarih, 2014/140 Esas ve 2015/85 sayılı kararı ile TCK’nun 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendine yönelik olarak vermiş olduğu iptal kararlarının da kapsam ve içerik itibarıyla infaz aşamasında mahallinde gözetilebileceğinden, bozma nedeni yapılmamıştır.
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre, sanık … müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, eleştiriler dışında usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA,

II)Sanık hakkında mala zarar verme suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesinde;
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz nedenleri yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1)Sanığın cami içerisinde bulunan imam odasının camını kırarak içeriye girmesi sebebiyle eyleminin TCK’nun 153. maddesi hükümlerine uyduğu gözetilmeden, sanık hakkında TCK’nun 152/1-a maddesi uyarınca ceza verilmesi,
2)Sanığın tekerrüre esas Aliağa Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/95 Esas ve 2014/593 Karar sayılı 23/06/2014 kesinleşme tarihli 10 ay hapis cezası bulunmasına rağmen hakkında TCK’nun 58. maddesinin uygulanmaması,
3)T.C. Anayasa Mahkemesinin, TCK’nun 53. maddesine ilişkin olan, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararının, 24/11/2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış olması nedeniyle iptal kararı doğrultusunda TCK’nun 53. maddesindeki hak yoksunluklarının yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık … müdafiinin temyiz nedenleri bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, aleyhe temyiz bulunmadığından 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nun 326/son maddesi uyarınca sanığın kazanılmış hakkının gözetilmesine, 14/05/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Yargıtay

  1. Ceza Dairesi

Esas : 2015/9386
Karar : 2016/1510
Karar Tarihi : 09.02.2016

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : Çocuk Mahkemesi
SUÇ : Hırsızlık, İbadethane ve Mezarlıklara Zarar Verme, İşyeri Dokunulmazlığının İhali
HÜKÜM : Mahkumiyet
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, kararların nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

A- İbadethanelere ve mezarlıklara zarar verme suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesinde;
Yapılan duruşmaya, toplanan delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Suça sürüklenen çocuk hakkında 5237 sayılı TCK’nın 50/1-f maddesi gereğince belirlenen seçenek tedbirinin gereklerinin yerine getirilmemesi halinde kısa süreli hapis cezasının kısmen ya da tamamen infaz edileceği ihtarı yapılamayacağının gözetilmemesi
Bozmayı gerektirmiş suça sürüklenen çocuk … müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün açıklanan nedenle BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi aracılığıyla CMUK’nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkralarından tedbirin yerine getirilmemesi halinde infaz edileceğine ilişkin kısmının çıkarılması suretiyle diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

B- Hırsızlık ve işyeri dokunulmazlığının ihlali suçlarından kurulun hükümlerin temyiz incelemesine gelince;
Dosya kapsamına göre diğer temyiz sebepleri yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1- Katılanın işlettiği bodrum katındaki cami tuvaletinden parayı çaldığı anlaşılan suça sürüklenen çocuğun eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 142/1-b maddesinde yazılı suçu oluşturduğu halde aynı Yasanın 142/1-a,b maddeleri gereğince yasanın iki halinin de ihlal edildiği yanılgısıyla uygulama yapılması suretiyle fazla ceza tayini,
2- Suça konu yerin cami tuvaletinin gişesi olduğunun anlaşılması karşısında; suça sürüklenen çocuk hakkında işyeri dokunulmazlığını bozma eyleminin yasal unsurlarının ne suretle oluştuğu açıklanmadan yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk … müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 09.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay
Ceza Genel Kurulu

Esas : 2013/560
Karar : 2014/416
Karar Tarihi : 14.10.2014

“İçtihat Metni”

Mahkemesi : KOCAELİ 6. Asliye Ceza
Günü : 23.06.2009
Sayısı : 170-481

Sanık Ö.. F..’ün hırsızlık suçundan 5237 sayılı TCK’nun 142/1-b maddesi uyarınca 3 yıl hapis, mala zarar verme suçundan ise aynı kanunun 151/1. maddesi uyarınca 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, aynı kanunun 53. maddesinde sayılan hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına ilişkin, Kocaeli 6. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 23.06.2009 gün ve 170-481 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 06.02.2013 gün ve 16515-2113 sayı ile;
“5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinde belirtilen hak yoksunluklarının hırsızlık ve mala zarar verme suçlarının her ikisini kapsayacak biçimde ortak fıkra olarak uygulanması nedeniyle tebliğnamedeki düşünceye katılınmamıştır” açıklamasıyla hırsızlık suçu yönünden oybirliğiyle, mala zarar verme suçu yönüyle ise oyçokluğuyla onanmasına karar verilmiş,
Daire üyeleri N.Ç ve H.K ; “….sanıkların, suça konu aracı kontak kablolarına zarar vererek düz kontak yaparak çalması biçimindeki eylemi nedeniyle, hırsızlık suçundan mahkumiyet kararı verilmesiyle yetinilmesi gerektiği, ayrıca mala zarar verme suçundan mahkumiyet kararı verilmesinin yanlış olduğu düşüncesiyle sayın çoğunluğun, mala zarar verme suçundan kurulmuş olan mahkumiyet hükmünün onanmasına ilişkin görüşüne katılmıyoruz” düşüncesiyle mala zarar verme suçu yönüyle karşı oy kullanmışlardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 04.06.2013 gün ve 280516 sayı ile;
“…Ancak sanığın hırsızlık konusu eşyayı çalma eylemi sırasında çalınan eşyaya da zarar verilmesi halinde ayrıca mala zarar vermek fiilinden ceza verilemeyecektir. Şöyleki çalınmak istenen mal faydalanmak maksadıyla özel kastla ele geçirilen mal durumundadır. Hırsızlık suçunun işlenmesi amacıyla gerçekleştirilen bir fiil söz konusudur. Yani somut olayda olduğu gibi kablo kesilip araç düzkontak yapılmadan çalınması mümkün bulunmamaktadır. Deyim yerinde ise mala zarar verme fiilinin maddi ve manevi unsurları bu suçun içerisinde erimektedir.
Öte yandan sanık, zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden almakla (çalmakla) şikayetçinin mal varlığına en büyük zararı vermektedir.
Yine malın aynına yönelik hırsızlık eylemlerinde sanığın özel olarak maldan faydalanma kastı bulunmakta olup, mala zarar verme kastından da söz edilemeyecektir.
Yine karşı oy yazısında da isabetle belirtildiği gibi ‘Mağdur yönünden suça konu aracın kontak kablolarına zarar verilerek çalınması ile zarar verilmeden çalınması arasında bir fark olmadığı gibi, aracın tamamen çalınarak uğratılmış olduğu zarar dışından, ayrıca korunacak bir hukuki yararları veya aracın çalınma biçimine ilişkin korunacak hukuki bir değerde söz konusu değildir.’
Bu çerçeve içerisinde düşünüldüğünde, sanığın müşteki Ş.. G..’e ait Yenişehir mahallesinde açıkta duran 41 HH 221 plakalı aracını bağlantı kablolarına zarar verip düz kontok yaptırarak onun izni ve rızası olmadan götürmek şeklendeki eylemi hırsızlık suçunu oluşturup ayrıca mala zarar vermek suçunu oluşturmadığı” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 2. Ceza Dairesince 26.06.2013 gün ve 19106-18367 sayı ile, oyçokluğuyla itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

Sanığın hırsızlık ve mala zarar verme suçlarından cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın müştekiye ait aracı, kilitli kapısını açıp, direksiyon muhafazasını kırdıktan sonra düz kontak yapıp çalıştırarak götürmesi şeklindeki eyleminin hırsızlık suçunun yanında, ayrıca mala zarar verme suçunu da oluşturup oluşturmayacağının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık Özkan’ın, yaş küçüklüğü nedeniyle evrakı ayrılan sanık Eyüp Nokay ile birlikte olay gecesi müştekiye ait aracın kilitli kapısını açtığı, direksiyon muhafazasını kırdıktan sonra düz kontak yapıp çalıştırarak aracı çaldığı, aynı gece çaldıkları bu araçla bir başka hırsızlık olayını gerçekleştirdikleri sırada kolluk görevlilerince fark edilmeleri üzerine müştekiye ait aracı bırakıp kaçtığı,
27.02.2009 tarihli görgü tespit tutanağında; aracın sol ön kapı kilidi ile oynandığı, direksiyon muhafazasının kırık ve kablolarının sökülmüş halde olduğu, arka tampon, ön sağ çamurluk ve ön kaputun hasarlı olduğu bilgilerine yer verildiği,
Sanık hakkında hırsızlık suçunun yanında, aracın bağlantı kablolarına zarar verildiğinden bahisle mala zarar verme suçundan da kamu davası açıldığı,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulabilmesi açısından hırsızlık ve mala zarar verme suçları üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.
Hırsızlık suçu 765 sayılı TCK’nun 491/ilk maddesinde; “diğerinin taşınabilir malını rızası olmaksızın faydalanmak için bulunduğu yerden alma”, 5237 sayılı TCK’nun 141/1. maddesinde ise; “zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alma” olarak tanımlanmıştır.
Hırsızlık suçuyla korunan hukuki yarar, zilyetlik ve buna bağlı haklardır. Bu nedenle hırsızlık suçunun mağduru malın sahibi değil, zilyetliği altında bulunan malı çalınan kişidir. Burada zilyetliğin hukuka uygun ya da aykırı tesis edilmiş olmasının bir önemi bulunmamaktadır. Bunun sonucu olarak malı çalarak zilyetliği ele geçiren kişinin elinden de malın çalınması halinde hırsızlık suçu oluşabilecektir.
Uyuşmazlık konusuyla ilgili diğer suç olan mala zarar verme ise 5237 sayılı TCK’nun “Mala zarar verme” başlıklı 151/1. maddesinde; “Başkasının taşınır veya taşınmaz malını kısmen veya tamamen yıkan, tahrip eden, yok eden, bozan, kullanılamaz hâle getiren veya kirleten kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiştir.
Buna göre, mala zarar verme suçunun gerçekleşebilmesi için failin, başkasına ait taşınır veya taşınmaz bir mala TCK’nun 151/1. maddesinde sayılan “kısmen veya tamamen yıkmak, tahrip etmek, yok etmek, bozmak, kullanılmaz hâle getirmek veya kirletmek” şeklindeki seçimlik hareketlerden herhangi biriyle zarar vermiş olması gerekmektedir.
Kanuni düzenleme gözününe alındığında mala zarar verme suçu genel kastla işlenebilen bir suç olup, suçun oluşması için failin belirli bir amaç ya da saikle (özel kast) hareket etmesine gerek yoktur.
Mala zarar verme suçunun manevi unsuru ile ilgili olarak öğretide de; “Bu suçun oluşması için, failde özel kast daha doğru bir ifadeyle zarar verme amacı aranmaz” (Nevzat Toroslu, Ceza Hukuku Özel Kısım, Savaş Yayınevi, Ankara, 2012, s.158), “Mala zarar verme suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Failin suçun maddi unsurundaki hareketleri bilmesi ve neticeyi gerçekleştirmek istemesi yeterlidir” (İsmail Gürocak, Türk Ceza Kanununda Mala Zarar Verme ve İbadethane ve Mezarlıklara Zarar Verme suçları, TBB Dergisi, s.94, s. 165, 2011) şeklinde görüşlere yer verilmiştir.
Hırsızlık ve mala zarar verme suçları 5237 sayılı TCK’nun onuncu bölümünde “Mal varlığına karşı suçlar” başlığı altında düzenlenmiş olup her iki suçun da koruduğu hukuki değer kişinin mal varlığıdır. Hırsızlık eyleminde zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malın, kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden tamamının veya bir kısmının alınması suretiyle müştekinin mal varlığına zarar verilirken, mala zarar verme suçunda ise; başkasının taşınır veya taşınmaz malını kısmen veya tamamen yıkıp, tahrip edip ya da yok etmek suretiyle kullanılamaz hâle getirerek veya kirleterek zarar verilir. Her iki suç tipinde de mağdur mal varlığı itibarıyla zarar görmektedir. Hırsızlık suçunda, suça konu mal alınıp götürülmek suretiyle mağdurun zilyetliği tamamen ortadan kaldırılmaktadır. Mala zarar verme suçunda ise, malın mutlaka alınması gerekli olmayıp, çoğunlukla malın tamamı ortadan kaldırılmamakta, zarar verilerek kısmen veya tamamen kullanılmaz hale getirilmektedir. İki suçu bir birinden ayıran önemli özellik ise; hırsızlıkta failin faydalanma amacıyla eylemini gerçekleştirmesine karşın, mala zarar verme suçunda mağdura zarar verme düşüncesiyle hareket etmesidir. Bu nedenle mala zarar verme suçunun konusu ile hırsızlık suçunun konusunun aynı tanışır mal olması halinde, ayrıca mala zarar verme suçundan da ceza verilmemesi gerekmektedir. Ancak hırsızlık eylemi gerçekleştirilirken suça konu mal dışında bir başka eşyaya zarar verilmiş ise, mala zarar verme suçu ayrıca gerçekleşebilecektir. Örneğin, aracın camı kırılarak içerideki telefonun alınması halinde hırsızlık suçu yanında, ayrıca hırsızlık suçunun konusunu oluşturmayan araç camının kırılmış olması nedeniyle mala zarar verme suçu da oluşacaktır. Bununla birlikte, hırsızlık suçunun konusunu oluşturan eşyanın çalınması sırasında ayrıca bu eşyaya zarar verilmesinin de söz konusu olduğu hallerde, bu durum 5237 sayılı TCK’nun 61. maddesi uyarınca temel cezanın belirlenmesinde göz önünde bulundurul- malıdır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığın yaşı nedeniyle evrakı ayrılmış olan sanık Eyüp ile birlikte hırsızlık suçunun konusunu oluşturan aracın kilitli kapısını açıp, direksiyon muhafazasını kırdıktan sonra düz kontak yapıp çalıştırarak aracı götürmesi şeklinde gerçekleşen olayda, eylem gerçekleştirilirken suç konusu aracın direksiyon muhafazasına ve kablolarına zarar verildiği sabittir. Sanığın suç konusu araçla ilgili olarak hırsızlık eylemini gerçekleştirebilmek için araçtan bağımsız olan başkaca bir mala zarar vermesi söz konusu olmayıp, bizzat suç konusu olan araç üzerinde meydana gelen bir zarar bulunmaktadır. Burada hırsızlık suçunun konusunu oluşturan mal, aracın tamamıdır. Bu nedenle sanığın, suça konu aracın direksiyon muhafazasına ve kablolarına zarar vererek çalması biçimindeki eylemi nedeniyle hırsızlık suçunun yanında, ayrıca mala zarar verme suçundan da hüküm kurulması isabetli değildir.
Nitekim Ceza Genel Kurulunun 06.05.2014 gün ve 687-228 ve 08.04.2014 gün ve 683-174 sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, mala zarar verme ve buna bağlı olarak hırsızlık suçuna yönelik Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün her iki suç yönünden de, eylemin bütün halinde hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, mala zarar verme suçundan da mahkumiyet hükmü kurulması isabetsizliğinden, 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/son maddesi gereğince ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkın korunması kaydıyla bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2-Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 06.02.2013 gün ve 16515-2113 sayılı onama kararının mala zarar verme ve buna bağlı olarak hırsızlık suçu yönünden KALDIRILMASINA,
3- Kocaeli 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 23.06.2009 gün ve 170-481 sayılı kararının, eylemin bütün halinde hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, mala zarar verme suçundan da mahkumiyet hükmü kurulması isabetsizliğinden her iki suç yönünden de BOZULMASINA,
4-Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.10.2014 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

Yazımızı Beğendiniz Mi?

Call Now

Scroll to Top
WhatsApp
Avukata Soru Sor
Merhaba, daha fazla bilgi için, konusunda uzman avukat uygun bir ücret karşılığında size yardımcı olup yol haritanızı çizecektir.