KATILANIN İSTİSMAR EDİLDİĞİNE DAİR TUTARLI BEYANLARIN BULUNMASI

yazar:

kategori:

Özet : Kamu davası; cinsel istismar ve tehdit suçlarına ilişkindir. Katılan …’ın üvey annesi mağdur … ile duygusal ilişki yaşayan sanığın, suç tarihinde katılan … ve kardeşlerinin kaldıkları mağdur …’e ait eve gittiği, mağdur … mutfakta yemek yaptığı sırada sanığın, odada aralarında katılan … ve tanık Fatma’nın da bulunduğu çocuklar ile yalnız kaldığı, tanık Fatma odadan ayrılıp diğer çocuklar oyun oynamaya başladıkları sırada topladığı yorgan ile dışarı çıkmakta olan katılan …’ı kolundan tutup çekerek kucağına aldığı ve katılan …’ın elinde bulunan yorganı üstlerine örttüğü, ardından elini katılan …’ın pantolonunun içine sokup parmağını genital bölgelerine sürtmeye başlayarak kimseye söylememesi hususunda tehdit ettiği, katılan …’ın bu sırada odaya dönen tanık Fatma’dan yardım istemesi üzerine tanık Fatma’nın katılan …’ı çekerek sanığın kucağından indirdiği anlaşılan olayda; mağdur … ve onun çocukları olan tanık Cezmi ile tanık Fatma’nın daha sonraki beyanlarının aralarındaki ilişki ve yakınlık nedeniyle sanığı cezadan kurtarmaya yönelik olması, sanığın ileri sürdüğü; katılan …’ın mağdur … ve cezaevinde bulunan eşi tarafından kendisine iftira atması için yönlendirildiğine dair hiçbir delil bulunmaması gözetilerek sanığın savunmasına itibar edilemeyeceği cihetle, sanığın katılan …’a karşı cinsel istismar içeren eylemleri gerçekleştirdiğinin hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde sûbuta erdiği kabul edilmelidir.

T.C.
Yargıtay
Ceza Genel Kurulu

Esas : 2017/1163
Karar : 2018/178
Karar Tarihi : 06.02.2018

Mahkemesi : Ağır Ceza

Çocuğun cinsel istismarı ve tehdit suçlarından sanık …’ın yapılan yargılaması sonucunda, tehdit eyleminin çocuğun cinsel istismarı suçunun nitelikli halini oluşturduğu kabul edilerek lehe olan 6545 sayılı Kanun ile değişik TCK’nun 103/1-a, 103/4, 53 ve 63. maddeleri gereğince 12 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Isparta 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 01.12.2014 gün ve 163-201 sayılı hükmün, katılanlar vekilleri ve sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 14. Ceza Dairesince 08.10.2015 gün ve 3327-9055 sayı ile;
“…Sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Adli Tıp Kurumunun bilinen istikrarlı uygulamalarına göre, eylem sonucunda mağdurenin ruh sağlığının bozulup bozulmadığına ilişkin tespitin onsekiz yaşından küçükler için suç tarihinden itibaren en az altı ay geçtikten sonra yapılması gerektiği gözetilerek, Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas kurulundan veya Adli Tıp Kurumu Kanununun 7, 23/B ve 31. maddeleri gereğince Yükseköğretim Kurumları veya birimlerinde, bir çocuk psikiyatristinin zorunlu katılımı ile Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas kurulu ölçütlerine göre oluşturulmuş bir heyetten olay nedeniyle mağdurenin ruh sağlığının bozulup bozulmadığı hususunda rapor alındıktan sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken, 16.02.2014 tarihinde gerçekleşen olay nedeniyle mağdurenin ruh sağlığının bozulduğuna dair Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı tarafından altı aylık süreden önce 09.07.2014 tarihinde düzenlenen rapor nazara alınarak 6545 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemelerin daha lehe olduğunun kabulüyle yazılı şekilde hüküm kurulması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan yerel mahkemece 03.10.2016 gün ve 174-143 sayı ile sanığın ilk hüküm gibi cezalandırılmasına karar verilmiş, bu hükmün de katılanlar vekilleri ve sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 14. Ceza Dairesince 23.03.2017 gün ve 13157-1542 sayı ile onanmasına karar verilmiş,
Daire Üyeleri .. ve .. ; “Sanığın aşamalardaki suçu inkara yönelik istikrarlı savunmaları, müşteki Meral ve tanık Cezmi’nin sanığı doğrular şekildeki beyanları, olayın geçtiği yer itibariyle ev içerisinde müşteki Meral ve diğer kardeşlerinin de bulunduğu düşünüldüğünde anlatımın hayatın olağan akışına aykırı olması ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın mağdureye yönelik gerçekleştirdiği iddia olunan çocuğun basit cinsel istismarı suçunu işlediğine dair mağdurenin soyut beyanı dışında, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilerek sanığın beraati gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırı görüldüğünden sayın çoğunluğun görüşüne katılmamaktayız” düşüncesiyle karşıoy kullanmışlardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 07.06.2017 gün ve 32698 sayı ile;
“İtirazımızın konusu sanığa müsnet çocuğun basit cinsel istismarı suçunun sübut bulmadığına ilişkindir.
Şöyle ki;
Mağdure Gülay tüm aşamalarda sanığın kendisini kucağına oturtup poposuna ve vajinasına dokunarak cinsel istismarda bulunduğu sırada, kardeşi tanık Fatma’nın kendisini çekerek kurtardıktan sonra, mutfakta bulunan annesi Meral’in yanına kaçtıklarını ve durumu ona anlattıklarını söylemişse de, mağdurenin annesi Meral, tüm aşamalarda verdiği ifadesinde, istikrarlı şekilde böyle bir olayın gerçekleşmediğini, mağdurenin kıskanç birisi olduğunu, sanığı kıskandığı için böyle bir iddiada bulunmuş olabileceğini beyan etmiştir.
Olay gerçekleştiği sırada evde bulunan ve mağdurenin kardeşi olan tanık Cezmi duruşmada alınan ifadesinde, suç tarihinde sanığın evlerine geldiğini ve koltukta yanına oturduğunu, kendi telefonunun nasıl kullanıldığını gösterdiğini, yarım saat kadar evlerinde kaldığını, bu süre içerisinde kardeşi olan mağdureyi kucağına aldığını görmediğini beyan etmiş, mağdurenin iddiasını doğrulamamıştır.
Beyanları hükme esas alınan olayın görgü tanığı Fatma’nın soruşturma aşamasında alınan beyanları ile duruşmada alınan beyanları bir biriyle tamamen çelişkilidir. Tanık soruşturma aşamasında mağdure ile aynı doğrultuda beyanda bulunmuş iken, duruşmada alınan beyanlarında ise önceki beyanlarının doğru olmadığını, olayı rüyasında gördüğünü ve gördüğü rüyayı mağdureye anlattığını söyleyerek çelişkili beyanlarda bulunmuştur.
Hükmün onanmasına ilişkin Yargıtay 14. Ceza Dairesi 23.03.2017 gün ve 13157-1542 sayılı ilamında karara muhalefet şerhi koyan sayın üyelerin de karşı oy gerekçelerinde belirttikleri gibi, olayın gerçekleştiği yer ve o sırada ev içerisinde mağdurenin annesi ve kardeşlerinin de bulunması hususları nazara alındığında, mağdurenin beyanları hayatın olağan akışına uygun düşmemektedir. Bu durumda sanığın müsnet suçu işlediği yönünde, şüphe hali mevcuttur ve şüphe sanık lehine yorumlanmalıdır.
Tüm bunlardan anlaşılacağı üzere, dosyada, sanığın mahkûmiyetine yeter derecede, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından beraati yerine, mahkûmiyetine karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır” düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 14. Dairesince 09.11.2017 gün, 3295-5520 sayı ve oyçokluğu ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI

Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı çocuğun cinsel istismarı suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
Katılan …’nın suç tarihi olan 16.02.2014 itibarıyla 10 yaşının içinde bulunduğu ve ilköğretim 4. sınıfta öğrenim gördüğü,
Katılan …’ın anne ve babası ile üvey annesi mağdur … İba’nın Muş ili Bulanık ilçesinde kasten öldürme suçundan yürütülen bir soruşturmada tutuklanmaları üzerine koruma altına alınan katılan … ve kardeşlerinin Isparta’da çocuk evine yerleştirildiği, üzerine atılı kasten öldürme suçundan beraat eden mağdur …’in de katılan … ile çocuklarına yakın olmak amacıyla Isparta’ya yerleşerek sanık …’ın ustabaşı olduğu iş yerinde çalışmaya başladığı ve farklı tarihlerde çocuk evi yönetiminden izin alarak katılan … ile çocuklarını iki kez evine götürdüğü,
11.04.2014 tarihinde katılan …’ın, kaldığı çocuk evinin sorumlusu olan tanık Zerrin K. izinli olarak gittiği üvey annesi Meral’in evine misafir olarak gelen sanığın kendisini istismar ettiğini anlatması üzerine, Isparta Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğünce mağdurenin olaya ilişkin yazılı beyanının alınıp Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğu ve sanık hakkındaki soruşturmanın başladığı,
Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalınca düzenlenen rapora göre; katılan …’ın bakire olduğu, hem de cinsel ilişki ile zarar görecek nitelikte travmatik değişim ve organ veya sair cisim sokulduğuna dair tıbbi delil bulunmadığı, anal sfinkter tonusun normal olduğu ve anal mukozada travmatik değişim olmadığı,
Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalınca düzenlenen rapora göre; katılan …’ın eylem nedeniyle ruh sağlığının bozulduğu,
Anlaşılmıştır.
Katılan … çocuk evinde verdiği yazılı ifadesinde; oyun oynarken sanığın eve geldiğini, kendisini kucağına alıp yorganın altına soktuğunu, dudağından öpmeye başladığını, tehdit ettiğini, “bunu kimseye söyleme” dediğini, bu sırada kardeşi olan Fatma’nın kendisini çekerek kurtardığını,
Kollukta; 15.02.2014 tarihinde üvey annesi Meral’in kendisini ve diğer kardeşlerini bir günlüğüne izinli olarak evine götürdüğünü, ertesi gün öğlen saatlerinde kardeşleri ile oynadığı esnada eve annesinin çalıştığı iş yerinde ustabaşı olduğunu bildiği sanığın geldiğini, kendisine ve kardeşlerine çikolata verdiğini, ablası olan tanık Fatma’nın odadan çıktığını, odada bulunan yorganı götürdüğü esnada sanığın kolundan tutup “gel kız” diyerek kendisine doğru çektiğini ve dizine oturttuğunu, bu esnada kardeşlerinin odanın içerisinde topla oynadıklarını, sanığın, elindeki yorganı alarak üzerlerine örttüğünü, daha sonra elini kot pantolonunun içerisine sokarak çiş ve kaka yaptığı yerleri sıktığını ve parmağını her ikisinin içine soktuğunu, canının yandığını, sanığın ellerini tutup “yapma” diyerek kızdığını, sanığın da kendisine “kimseye söyleme, seni döverim” diyerek tehdit ettiğini, bunun üzerine korkup sustuğunu, tanık Fatma’nın sanığın elini pantolonunun içerisinde olduğunu görüp kendisini yorganın altından asılarak çıkarttığını, sanığa “niye yapıyorsun” diyerek bağırdığını, sonrasında tanık Fatma ile birlikte mutfakta bulunan üvey annesi Meral’in yanına gidip olanları anlattıklarını, üvey annesinin ise “Uğur öyle bir şey yapmaz” dediğini ve çalan telefonu cevaplayıp konuşmaya başladığını, bu esnada mutfağa doğru gelen sanığa “gelme git” diye bağırması üzerine sanığın “tamam gidiyorum” diyerek evden ayrıldığını, bu olaydan sonra aynı gün üvey annesinin kendisini ve kardeşlerini çocuk evine geri götürdüğünü, yaşadıklarını bir müddet kimseye söylemediğini, ancak daha sonra kaldığı evin Zerrin isimli görevlisine anlattığını,
Duruşmada; olay günü evlerindeki salonda kardeşleri ile oynadıkları sırada sanığın geldiğini, sanığın, abisi tanık Cezmi’yi çok sevdiğini, olay sırasında abisinin sanığın telefonu ile uğraşırken diğer kardeşlerinin ise topla oynadıklarını, bir ara bulundukları yerdeki yorganları ve battaniyeleri götürdüğünü, elinde yorgan varken sanığın “gel kız” diyerek kendisini kucağına oturttuğunu, yorganı üzerlerine örtüp dudağından öptüğünü, elini bir önüne bir arkasına soktuğunu, kanama olmadığını ancak acıdığını, daha sonra ablası Fatma’nın olanları görerek kendisini çektiğini, ardından ablası ile birlikte annesinin yanına kaçtıklarını, üvey annesine olayı anlattığını, ancak annesinin telefonla uğraşıp yemek yapması nedeniyle kendilerini dinlemediğini, daha sonra ablası ile başka bir odaya geçtiklerini ve kapıyı kapatıp kilitlediklerini, sanık aleyhine ifade vermesini kimsenin istemediğini, ancak abisi tanık Cezmi’nin “o şekilde ifade verirsen annem seninle görüşmeye gelmez” diye bir takım sözler söylediğini, sanığın tanık Cezmi’yi çok sevmesinin sanık aleyhine şikâyet yoluna gitmesini gerektiren bir neden olmadığını, yine babasının da sanık hakkında şikâyetçi olması hususunda bir telkininin bulunmadığını,
Mağdur … İba kollukta; 15.02.2014 tarihinde yurtta kalan çocuklarını izinli olarak eve götürdüğünü, ertesi gün çalıştığı iş yerinde ustabaşı olan sanığın evine geldiğini, çocuklara yanında bulunan çikolatalardan verdiğini, sanıkla aynı odada oturduklarını ve yanından hiç ayrılmadığını, çocukların da yanlarında olduğunu, bir müddet sonra sanığın ayrıldığını, katılan … ve tanık Fatma’nın anlattığı olayların gerçekleşmediğini, neden bu şekilde ifade verdiklerini de bilmediğini, 2014 yılı Nisan ayı içerisinde Isparta Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğünden çağrıldığını, burada katılan …’ın sanık tarafından istismar edildiğini söylediklerini, olayı bu şekilde öğrendiğini,
Duruşmada; kendisine evlenme teklif eden sanığa boşanma davası biterse kabul edeceğini söylediğini, sanıktan aldığı telefonun hafıza kartı ve şarj makinesinin sanıkta kaldığını, sanığı arayarak hafıza kartı ve şarj makinesini getirmesini istediğini, sanığa kapıyı oğlu olan tanık Cezmi’nin açtığını, yirmi dakika kadar evde kalan sanığın daha sonra ayrıldığını, mağdurenin kendisini herkesten kıskandığını, sanık evdeyken çocukların yanından hiç ayrılmadığını, mağdurenin anlattığı şekilde bir olay olmadığını, tanık Cezmi’nin sanığın telefonu ile oynadığını, eşinin katılan …’a sanık aleyhine beyanda bulunacak şekilde telkinde bulunduğunu duymadığını,
Tanık Fatma İ. kollukta; 16.02.2014 tarihinde öğlen saatlerinde annesi Meral’in çalıştığı iş yerinde ustabaşı olan sanığın eve geldiğini, yanında getirdiği çikolatalardan kendisine ve kardeşlerine verdiğini, bir süre sonra odadan çıkıp mutfakta bulunan annesinin yanına gittiğini, annesinin yanında bulunan katılan …’ın ise odaya geçtiğini, bir müddet sonra odaya döndüğünde üzeri battaniye ile sarılı olan katılan …’ı sanığın kucağında bacaklarını toplamış şekilde yatarken gördüğünü, sanığın da karın bölgesinden bacaklarına kadar battaniye ile örtülü olduğunu, sanığın bir elinin katılan …’ın omzunda, diğer elinin ise battaniyenin altında olduğunu, sanığın elinin katılan …’ın poposunun olduğu tarafta durduğunu, ancak ne yaptığını görmediğini, katılan …’ın kendisini çekmesini istemesi üzerine kolundan tutarak çektiğini, katılan …’ın sanığın kucağından indikten sonra pantolonunun arka kısmını düzelttiğini, birlikte odadan çıkarak oda kapısını kapattıklarını, katılan …’ın sanığın pantolonunun içerisinden poposunu ellediğini söylemesi üzerine mutfakta bulunan annesinin yanına gittiklerini, annesinin telefon ile konuştuğunu görmeleri üzerine diğer odaya geçtiklerini, sanığın bulundukları odaya geldiğini gören katılan …’ın “gelme” diyerek bağırdığını, bir müddet sonra odadan çıktıklarında sanığın gitmiş olduğunu anladıklarını, katılan …’ın annesine ne söylediğini bilmediğini,
Duruşmada; sanığın olay günü evlerine geldiğini, katılan …’ın da koşup sanığın kucağına geçtiğini, sanığın bir elinin katılan …’ın sırtında olduğunu, diğer elinin de ayaklarında olabileceğini, yanlarında olan kardeşlerinden üçünün televizyon izlediğini, annesinin ise mutfakta olduğunu, katılan …’ın sanığın kucağından indikten sonra pantolonunu düzeltmediğini, daha sonra annesinin yanına gidip bir şey anlatmadıklarını, babasının “tanımadığınız adamlar eve gelmesin” dediğini ama sanık hakkında “bu adam annenizi sizden alır, annesiz kalırsınız, orada gideceğiniz kimse olmaz, bu adam zararlı, cezaevine girsin” şeklinde bir şey de söylemediğini, sanığın aleyhine ifade vermesi konusunda kimsenin bir şey demediğini, katılan …’ın anlattığı şekilde bir olay olmadığını düşündüğünü, şimdiki beyanlarının doğru olduğunu, kolluktaki beyanları gördüğü rüyanın etkisiyle verdiğini,
Tanık Cezmi İ.; annesinin iş arkadaşı olan sanığın olay günü hafıza kartı getirmek amacıyla evlerine geldiğini, hafıza kartını takmak için içeri girdiğini, salonda kardeşlerinin oynadığını, sanığın yanına oturduğunu, telefonun nasıl kullanılacağını anlattığını, yaklaşık yarım saat kadar oturduğunu, odadan sadece içecek almak için ayrılıp geri döndüğünü, katılan …’ın sanığın kucağında oturduğunu ya da yatar vaziyette olduğunu hiç görmediğini, bu esnada annesinin genelde mutfakta olduğunu, ancak ara sıra yanlarına geldiğini, o gün salonda battaniye de görmediğini, babasının sanık hakkında suç uydurması yönünde herhangi bir telkinde bulunmadığını, kardeşlerine yönelik de bu yönde bir telkini olup olmadığını bilmediğini, katılan …’ın kendisine telefon alınmasını kıskandığını, ancak bu nedenle sanığa bir tepkisinin olup olmadığını bilmediğini,
Tanık Zerrin K. ; katılan …’ın özel olarak görüşmek istediğini, bu görüşmede daha önceden kendilerini çarşıya götürüp çikolata alan sanığın kendisine kötü şeyler yaptığını, arka ve ön bölgesine elle temas ettiğini, diğer bir deyişle elini kıyafetinin içine sokup arka ve ön bölgesine sürttüğünü anlattığını, bunun üzerine konuyu kurumun hukuki yollara başvurması amacıyla diğer yetkililere ilettiklerini,
Tanık Mustan K. ; sanığın Meral’den ayrılıp aynı fabrikada çalıştıkları Rukiye D. ile evlenme kararı alması üzerine Meral’in intikam almak amacıyla iftira attığını, çocuklarını da yönlendirdiğini, Meral ile görüşmelerinde kendisine sanıktan çocuk aldırdığını, eğer istediği parayı vermezse ona suç atacağını söylediğini,
Tanık Rukiye Demir; sanık ile duygusal ilişki yaşadığını, bunu öğrenen Meral’in “Uğur’un peşini bırak, bırakmazsan perişan ederim, yakarım, bundan onun hesabını sorarım” dediğini,
Tanık Musa Korkmaz; sanığın kardeşi olduğunu, ağabeyinin tutuklanmasının ardından Meral’in kendilerini arayarak “benim dediğim gibi ifade verin, benim Uğur ile olan ilişkim ortaya çıkmasın” dediğini,
Beyan etmişlerdir.
Sanık … soruşturma evresinde; Zafer Mahallesinde gezerken Meral’in çocuklarını oynarken gördüğünü, aracında bulunan 3-4 adet çikolatayı alıp Meral’in evine gittiğini, çocukların yanında anneleri Meral’in de bulunduğunu, çocukların telefonu ile oynadıklarını, daha sonra evden ayrıldığını, evde bulunduğu sırada Meral’in hep yanlarında olduğunu, katılan …’ın anlatımlarının doğru olmadığını ancak neden bu iddialarda bulunduğunu bilmediğini,
Kovuşturma evresinde; Meral ile gönül ilişkisi olduğunu, olay günü Meral’in kendisini arayıp “evde beraber oturalım, hem çocuklar da seni daha iyi tanır” dediğini, çocuklar için bir şeyler alıp eve gittiğini ve birlikte oturduklarını, Meral’in oğlu Cezmi’ye telefonu kullanmayı gösterdiğini, 10-15 dakika sonra evden çıktığını, daha sonra aile yapısından dolayı korkuya kapılıp Meral’den ayrıldığını, bu olaydan bir müddet sonra Meral’in telefon açarak katılan …’ın öğretmenine bir olaydan bahsettiğini söylediğini, katılan …’ın Meral ve babası tarafından yönlendirildiğini, üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini,
Savunmuştur.
Çocukların cinsel istismarı suçu, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nun 103. maddesinde;
“(1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismar deyiminden;
a) Onbeş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,
Anlaşılır.
(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Cinsel istismarın üstsoy, ikinci veya üçüncü derecede kan hısmı, üvey baba, evlat edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, sağlık hizmeti veren veya koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehdit kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(6) Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması hâlinde, onbeş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
(7) Suçun mağdurun bitkisel hayata girmesine veya ölümüne neden olması durumunda, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.” şeklinde düzenlenmiş iken,
28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 59. maddesi ile hüküm tarihinde;
“(1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır. Cinsel istismar deyiminden;
a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,
anlaşılır.
(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
(3) Suçun;
a) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
b) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş veya evlat edinen tarafından,
d) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,
e) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehditle ya da (b) bendindeki çocuklara karşı silah kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur”,
02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 13. maddesi ile hüküm tarihinden sonra ise;
“Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza, istismar durumunda on yıldan, sarkıntılık durumunda beş yıldan az olamaz.
Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır. Cinsel istismar deyiminden;
a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,
anlaşılır.
(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza on sekiz yıldan az olamaz.
(3) Suçun;
a) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
b) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş veya evlat edinen tarafından,
d) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,
e) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehditle ya da (b) bendindeki çocuklara karşı silah kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur”
Halini almıştır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Katılan …’ın, sanığın kendisini istismar ettiğine dair olay örgüsü ile eylemlerin gerçekleştirilişine dair tutarlı ve detaylı beyanları, bu beyanları destekleyen tanık Fatma’nın soruşturma evresindeki samimi anlatımları ve Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalınca düzenlenen rapor birlikte değerlendirildiğinde, katılan …’ın üvey annesi mağdur … ile duygusal ilişki yaşayan sanığın, suç tarihinde katılan … ve kardeşlerinin kaldıkları mağdur …’e ait eve gittiği, mağdur … mutfakta yemek yaptığı sırada sanığın, odada aralarında katılan … ve tanık Fatma’nın da bulunduğu çocuklar ile yalnız kaldığı, tanık Fatma odadan ayrılıp diğer çocuklar oyun oynamaya başladıkları sırada topladığı yorgan ile dışarı çıkmakta olan katılan …’ı kolundan tutup çekerek kucağına aldığı ve katılan …’ın elinde bulunan yorganı üstlerine örttüğü, ardından elini katılan …’ın pantolonunun içine sokup parmağını genital bölgelerine sürtmeye başlayarak kimseye söylememesi hususunda tehdit ettiği, katılan …’ın bu sırada odaya dönen tanık Fatma’dan yardım istemesi üzerine tanık Fatma’nın katılan …’ı çekerek sanığın kucağından indirdiği anlaşılan olayda; mağdur … ve onun çocukları olan tanık Cezmi ile tanık Fatma’nın daha sonraki beyanlarının aralarındaki ilişki ve yakınlık nedeniyle sanığı cezadan kurtarmaya yönelik olması, sanığın ileri sürdüğü; katılan …’ın mağdur … ve cezaevinde bulunan eşi tarafından kendisine iftira atması için yönlendirildiğine dair hiçbir delil bulunmaması gözetilerek sanığın savunmasına itibar edilemeyeceği cihetle, sanığın katılan …’a karşı cinsel istismar içeren eylemleri gerçekleştirdiğinin hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde sûbuta erdiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Özel Daire kararında bir isabetsizlik bulunmadığından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.04.2018 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

Mesaj Yaz
💬 Yardıma mı ihtiyacınız var?
Sorularınız için bize yazın. Avukatlarımız size Online olarak destek verecektir.