KASTEN YARALAMA SUÇUNUN OLUŞTUĞU

Özet : Şikâyetçinin beyanları, şikâyetçi hakkında düzenlenen adli rapor içeriği, şikâyetçinin sanığın kendisine vurması neticesinde kırıldığını söylediği şemsiyenin kırık vaziyette ele geçirilmiş olması ile şikâyetçinin eşi tanık İbrahim’in, olayın hemen akabinde aradığı 155 polis imdat hattındaki görevlilere söylediği “… eşimi şemsiye ile dövmüş” şeklindeki sözlerinin şikâyetçinin anlatımlarını desteklemesi hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığa atılı kasten yaralama suçunun sübuta erdiğinin kabulü gerekmektedir. Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, sanığa atılı kasten yaralama suçunun sabit olduğu gözetilmeden sanığın beraatine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.

T.C.Yargıtay
Ceza Genel Kurulu

Esas : 2017/1036
Karar : 2018/586
Karar Tarihi : 29.11.2018

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 3. Ceza Dairesi
Mahkemesi : Asliye Ceza
Sayısı : 88-122
Kasten yaralama suçundan sanık …’nun beraatine ilişkin Tortum (Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesince verilen 19.02.2013 tarihli ve 80-17 sayılı hükmün, Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 11.05.2015 tarih ve 2607-16659 sayı ile;
“Oluşa, mağdurenin aşamalardaki beyanına, bu beyanla uyumlu adli raporuna ve tüm dosya içeriğine göre, sanığın mağdureyi kasten yaraladığı sabit olduğu hâlde delillerin değerlendirilmesinde hataya düşülerek yazılı şekilde sanığın beraatine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
6545 sayılı Kanun’un 84. maddesiyle 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 6. maddenin 1. fıkrası uyarınca sulh ceza mahkemelerinin kaldırılması nedeniyle bozmadan sonra yargılama yapan Tortum Asliye Ceza Mahkemesi ise 01.07.2015 tarih ve 88-122 sayı ile;

“Yapılan yargılama, toplanan deliller, sanık beyanları, müşteki beyanları, adli rapor ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde;
Sanık üzerine atılı suçlamayı kabul etmemiş, müştekinin çocuğunu dövdüğünü, bu konuda kendisi ile konuşmaya gittiğini, karşılıklı olarak bağrıştıklarını, ancak kesinlikle müştekiye vurmadığını savunmuştur. Yapılan yargılama, toplanan deliller, sanık beyanları, müşteki beyanları, adli rapor ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; müşteki hakkında düzenlenen sağlık raporunda müştekinin dizinde 2×3 cm’lik bir lezyon dışında başkaca darp ve cebir izine rastlanmamıştır.

Darp iddiasının olduğu gün alınan sağlık raporunda başkaca bir darp ve cebir izine rastlanmaması sağlık raporunda saptanan lezyonun iddia edilen olayla bağlantılı olduğuna dair şüphe uyandırdığından rapora da delil olarak itibar edilememiştir. Bununla birlikte müştekinin iddialarına ise sanıkla kavgalı olduklarından yanlış beyanda bulunabileceği ihtimaline binaen itibar edilememiş, sanığın savunmaları mahkememizce kanaat verici ve samimi bulunmuştur.

Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan ‘kuşkudan sanık yararlanır’ kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının, temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesidir. Şüpheli ve aydınlatılmamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak hüküm tesis edilemez. Ceza mahkûmiyeti bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır.

Bu ispat teorik de olsa hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermektir. O hâlde ceza yargılamasında mahkûmiyet büyük ve küçük bir ihtimale değil kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilmesinin tek yolu budur.

Müştekinin soyut iddiasından başka sanığın atılı suçu işlediğine ilişkin yeterli bir delil bulunmadığı, …kesin bir kanaat vermekten uzak kanıtlara dayanılamayacağı, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine ilişkin her türlü şüpheden uzak, somut, kesin ve cezalandırmaya yeter derecede delil bulunmadığı” gerekçesiyle bozma kararına direnerek önceki hükümde olduğu gibi sanığın beraatine karar vermiştir.

Direnme kararına konu bu hükmün de Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 29.10.2015 tarihli ve 328518 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 tarih ve 907-569 sayı ile 6763 sayılı Kanun’un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 19.09.2017 tarih ve 452-11092 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TMK MADDE 506

TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI

Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı kasten yaralama suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
31.07.2012 tarihli ihbar tutanağında; aynı tarihte saat 19.26’da, 0 530 …. numaralı GSM hattından 155 polis imdat hattını arayan bir şahsın “Konak Mahallesinden arıyorum, … eşimi şemsiye ile dövmüş, hemen gelin” demesi üzerine bir ekibin olay yerine gönderildiği yönünde açıklamalara yer verildiği,
31.07.2012 tarihli tutanakta; iftar saatine yakın bir zamanda gerçekleşen olayı gören herhangi bir kişiye rastlanmadığının bildirildiği,

31.07.2012 tarihli muhafaza altına alma tutanağına göre; olayda kullanıldığı düşünülen ve sanığın kendisine ait olduğunu beyan ettiği bir adet siyah renkli ve parçalanmış vaziyetteki şemsiyeye sanığın rızası alınarak elkonulduğu,
Tortum İlçe Hastanesi tarafından 31.07.2012 tarihinde saat 20.10’da yapılan muayeneye istinaden düzenlenen adli raporda; polis nezaretinde getirildiği belirtilen şikâyetçinin sağ femur 1/3 distal lateralinde yaklaşık 2×3 cm’lik ekimotik alan mevcut olduğunun ve yaralanmasının basit bir tıbbi müdahale ile giderilebileceğinin bildirildiği,
Anlaşılmıştır.

Şikâyetçi … kollukta; 31.07.2012 tarihinde saat 19.00 sıralarında ahırına inek sağmaya gittiği esnada oğlu Nihat’ın gelerek “Anne Murat beni dövdü” dediğini, bu sırada sanık …’nun oğlu Murat’ın geldiğini, Murat’ın kolundan tutarak “Oğlum sen neden benim oğlumu dövüyorsun, senin yüzünden çocuğu camiye bile gönderemiyorum” dediğini, akabinde Murat’ın koşarak evlerine gittiğini ve “Baba, Nihat’ın annesi beni dövdü” diye bağırmaya başladığını, kendisinin de ahıra dönüp işleriyle uğraştığı sırada …’nun elinde siyah renkli, büyük bir şemsiyeyle gelerek kendisine vurduğunu, vurmanın etkisiyle şemsiyenin kırılması üzerine tekme atmaya başladığını, yaklaşık beş dakika sonra eşi İbrahim’in geldiğini, olayı anladıktan sonra …’ya “Ne oldu, niye bağırıyorsun” dediğini, bunun üzerine … ve oğlu …’nun eşi İbrahim’i itip kakmaya başladıklarını, mahkemede; kolluktaki ifadesinin doğru olduğunu, o ifadesini aynen tekrar ettiğini, sanığın kendisine gösterilen şemsiye ile vurduğunu,

Tanık İbrahim E. kollukta; 0 530 …. numaralı GSM hattını kullandığını, 31.07.2012 tarihinde saat 19.20 sıralarında mahallesine vardığında sanık …’nun eşi Esma’ya bağırdığını, sanığa “Ne oldu, niye bağırıyorsun” dediğinde sanığın gelerek boğazını sıkmaya başladığını ve kendisine hakaret edip tehdit ettiğini, daha sonra oğlu Zeki ile birlikte kendisini iteklemeye başladıklarını, ayağında platin takılı olması nedeniyle sanığa ve oğluna karşı koyamadığını, ardından 155 polis imdat hattını arayıp olayı haber verdiğini,
Tanık … kollukta; evlerinin önünde babası … ile …’in tartıştıklarını gördüğünü, daha sonra İbrahim E. araba ile mahalleye geldiğini, gelir gelmez arabadan inip “Ne yapıyorsunuz siz” demesi üzerine babası sanık …’in de “İbrahim karına sahip çık” dediğini, akabinde İbrahim’in babasının üzerine yürüdüğünü, babasının da İbrahim’i iteklediğini, bu arada İbrahim’in gömleğinin yırtıldığını, kendisinin de araya girip İbrahim’i iteklediğini,
Beyan etmişlerdir.

Sanık … kollukta; ahırda bulunduğu sırada oğlu …’nun ağlayarak yanına geldiğini ve “Baba, Esma teyze beni dövdü” dediğini, bunun üzerine …’in yanına giderek “Neden benim çocuğumu dövüyorsun” diye sorduğunu, Esma’nın da “Oh iyi olmuş, dövmüşüm” dediğini, biraz münakaşa ettiklerini ancak şikâyetçiye vurmadığını, olayda bahsedilen şemsiyenin yağmur yağdığı için yanında olduğunu ancak bununla kimseye vurmadığını, yaklaşık 10-15 dakika sonra İbrahim E. geldiğini ve iner inmez kendisine hakaret etmeye başladığını, bunun üzerine İbrahim’i iteklediğini, suçlamaları kabul etmediğini, mahkemede; olay günü şikâyetçinin çocuğunu dövdüğünü duyduğunu ve yanına gidip konuşmak istediğini, havanın yağmurlu ve rüzgârlı olmasından dolayı elinde şemsiyesinin de bulunduğunu, şikâyetçinin yanına giderken rüzgârın etkisiyle parçalanan şemsiyesini yolun kenarına attığını, şikâyetçiye oğlunu dövdüğü için kızdığını, bağırıp çağırdığını ancak vurmadığını savunmuştur.

TMK MADDE 499

Kasten yaralama suçu 5237 sayılı TCK’nın 86. maddesinde;
“(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur
(3) Kasten yaralama suçunun;
a) Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı,
b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Silâhla,

İşlenmesi hâlinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır” şeklinde düzenlenmiştir.
Maddenin birinci fıkrasında kasten yaralama suçunun tanımı yapılmış, kişinin vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan her davranış, yaralama olarak kabul edilmiş, madde gerekçesinde bu husus açıkça vurgulanmıştır.
Kasten yaralama suçunda korunan hukuki yarar, kişinin vücut dokunulmazlığı ve beden bütünlüğüdür. Suçun konusu, mağdurun acı verilen veya bozulan bedeni veya ruhsal varlığıdır. Failin yaptığı hareket sonucu, maddede belirtilen sonuçlardan biri meydana gelirse, kasten yaralama suçunun oluşacağında tereddüt bulunmayıp, bu sonuçları doğurmaya elverişli her türlü hareketle kasten yaralama suçunun işlenmesi mümkündür.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

31.07.2012 tarihinde saat 19.00 sıralarında, 8 yaşındaki oğlu Murat’ın, sanık …’in yanına gelerek komşuları olan şikâyetçi Esma tarafından dövüldüğünü söylemesi üzerine sanığın elindeki şemsiyeyle şikâyetçinin yanına gittiği ve şikâyetçiyle tartışmaya başladıkları, bir süre sonra olay yerine gelen şikâyetçinin eşi tanık İbrahim’in de sanık ve diğer oğlu tanık … ile tartıştıkları, saat 19.26 sıralarında tanık İbrahim’in 155 polis imdat hattını arayıp “…… eşimi şemsiye ile dövmüş, hemen gelin” diyerek ihbarda bulunduğu, olay yerine gelen kolluk görevlilerinin, olayda kullanıldığından şüphelendikleri, sanığın da kendisine ait olduğunu beyan ettiği parçalanmış vaziyetteki şemsiyeye sanığın rızasıyla elkoydukları, aynı tarihte kolluk görevlileri tarafından götürüldüğü Tortum İlçe Hastanesince saat 20.10 itibarıyla yapılan muayeneye istinaden düzenlenen adli raporda, şikâyetçinin sağ bacağında, uyluk kısmının yan tarafında basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte 2×3 cm’lik ekimotik alanın bulunduğunun belirtildiği, şikâyetçinin sanık tarafından önce şemsiyeyle vurulmak suretiyle, şemsiyenin kırılmasından sonra da tekmeyle darbedildiğini beyan ettiği, sanığın ise suçlamayı kabul etmediği olayda; şikâyetçinin beyanları, şikâyetçi hakkında düzenlenen adli rapor içeriği, şikâyetçinin sanığın kendisine vurması neticesinde kırıldığını söylediği şemsiyenin kırık vaziyette ele geçirilmiş olması ile şikâyetçinin eşi tanık İbrahim’in, olayın hemen akabinde aradığı 155 polis imdat hattındaki görevlilere söylediği “… eşimi şemsiye ile dövmüş” şeklindeki sözlerinin şikâyetçinin anlatımlarını desteklemesi hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığa atılı kasten yaralama suçunun sübuta erdiğinin kabulü gerekmektedir.

Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, sanığa atılı kasten yaralama suçunun sabit olduğu gözetilmeden sanığın beraatine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.

SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Tortum Asliye Ceza Mahkemesinin 01.07.2015 tarihli ve 88-122 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanığa atılı kasten yaralama suçunun sabit olduğu gözetilmeden sanığın beraatine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 29.11.2018 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.

Bu konu hakkında benzer makaleler için tıklayın

Yazımızı Beğendiniz Mi?

Call Now

Scroll to Top
WhatsApp
Avukata Soru Sor
Merhaba, daha fazla bilgi için, konusunda uzman avukat uygun bir ücret karşılığında size yardımcı olup yol haritanızı çizecektir.