HAKSIZ GÖZALTI VE TUTUKLULUK NEDENİYLE TAZMİNAT İSTEMİ VE MANEVİ ZARARIN TÜMÜYLE GİDERİLMESİNİN İMKANSIZLIĞI

Özet : 1990 doğumlu, bekâr, lise mezunu olan, tutuklandığı tarihte inşaatlarda dekorasyon işinde çalışan ve silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan toplam 277 gün gözaltı ve tutuklulukta kaldıktan sonra bu suçtan beraat eden davacının sosyal ve ekonomik durumu, toplumsal konumu, davacıya atılı suçun niteliği, ceza infaz kurumunda kaldığı sürenin uzunluğu, tutuklamanın üzerinde bıraktığı olumsuz etkiler göz önüne alındığında, davacı lehine hükmolunan 3.000 TL manevi tazminatın makul olmayıp eksik olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Yargıtay
Ceza Genel Kurulu

Esas : 2017/638
Karar : 2019/233
Karar Tarihi : 21.03.2019

Davacı …’in, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan beraatine karar verilmesinden sonra, bu suçtan dolayı gözaltında ve tutuklulukta kaldığı süre nedeniyle 25.000 TL maddi ve 25.000 TL manevi tazminatın davalı … Hazinesinden tahsili talebiyle açtığı davada, talebin kısmen kabulü ile 6.125,78 TL maddi, 3.000 TL manevi tazminatın davacının talebi doğrultusunda tahliye tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 25.06.2013 tarihli ve 193-231 sayılı hükmünün, davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 04.11.2014 tarih ve 5278-21706 sayı ile;

“1- Manevi tazminat miktarı belirlenirken objektif bir kriter olmamakla birlikte, hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre, tahliye tarihinden itibaren faize hükmedilmesi suretiyle tazminat davasının kesinleştiği tarihe kadar davacının elde edeceği parasal değer ve benzeri hususlar da gözetilmek suretiyle, hakkaniyet ölçüsünü aşmayacak bir şekilde, hak ve nasafet kurallarına uygun makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken, 276 gün süreyle tutuklanan davacı için hükmedilen manevi tazminat miktarının bu ölçütlere uymayıp eksik tayini,

2- Dairemizce yapılan temyiz incelemeleri sırasında, aynı konu ve haksız tutuklama nedenine dayalı olarak birden fazla dava açıldığının tespit edildiğinin anlaşılması karşısında; hazine zararına yol açan mükerrer davalara ilişkin ödemelerin önlenmesinin temini ve kamu kaynaklarının etkili, verimli ve hukuka uygun kullanılması bakımından, aynı konu ve haksız tutuklama nedenine dayalı açılmış dava olup olmadığının ilgili birimlerden sorulup Ulusal Yargı Ağı Sistemi üzerinden de araştırılarak tespit edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.

Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesi ise 10.02.2015 tarih ve 2-17 sayı ile;
“Davanın başında, davacı tarafından başka bir tazminat davası açılıp açılmadığı UYAP ortamında sorgulanmış, olmadığı görülmüş, buna rağmen mükerrerlik olmaması için işbu kararımızın kesinleşmesi beklenmeksizin beraat ettiği karar mahkemesine bildirilmesine karar verilmiştir.

Bozmadan sonra UYAP ortamında yapılan araştırmanın dökümü dosyaya konulmuştur. Görüldüğü üzere davacı hakkında benzer suçlar nedeniyle ülkenin çeşitli yerlerinde birçok işlem yapılmış olmasına rağmen tazminat istediği tek dosya Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinin dava konusu dosyasıdır.

Özellikle son dönemlerde terör veya uyuşturucu suçlarından kaynaklı birçok tazminat davası açılmaktadır. Aynı davacıların benzer suçlar nedeniyle defalarca beraat ettiği, farklı davalar nedeniyle tazminat talebinde bulunduğu görülmektedir. Kişi, aynı tür suçlardan kaç defa gözaltına alınmış olursa olsun, kaç defa tutuklanmış olursa olsun, hakkında takipsizlik kararı verildiği veya beraat ettiği sürece her seferinde devletin tazminat vermesi zorunludur. Ancak bozma kararında da belirtildiği üzere, davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, benzeri hususlar da gözetilmek suretiyle, hakkaniyet ölçüsünü aşmayacak bir şekilde, hak ve nesafet kurallarına uygun bir tazminat verilmesi gerekmektedir. Davacı hakkında edinilen kanaat karşısında kamu kaynaklarının etkili, verimli ve hukuka uygun kullanılması bakımından en uygun karar verilmiştir. Davacıya manevi tazminat hususunda takdir edilebilecek en yüksek miktar takdir edilmiştir. Daha fazlası kamu kaynaklarının etkili, verimli ve hukuka uygun kullanılmamasına, kamunun vicdanının acımasına sebep olacaktır. Manevi tazminat miktarı belirlenirken objektif bir kriter olmadığı tartışmasız olduğuna göre, kamunun acıtılmaması, sebepsiz gelire ve gidere sebep olunmaması için bu miktar münasip görülmüştür.” gerekçesiyle bozmaya direnmiştir.

Direnme kararına konu hükmün de davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 22.06.2015 tarihli ve 110121 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 tarih ve 590-835 sayı ile 6763 sayılı Kanun’un 38. maddesiyle 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 27.03.2017 tarih ve 46-2427 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI

Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 5271 sayılı Kanun uyarınca tazminat istemine ilişkin davada;

1- Eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının,

2- Eksik araştırma ile hüküm kurulmadığının kabulü hâlinde, manevi tazminatın eksik tayin edilip edilmediğinin,

Belirlenmesine ilişkin ise de öncelikle, Yerel Mahkemece Özel Dairenin eksik araştırmaya yönelik bozma nedenine direnilip direnilmediği, bu bağlamda (1) numaralı uyuşmazlık konusunun görüşülmesine gerek olup olmadığı tartışılmalıdır.

Uyuşmazlık konularının sırasıyla değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.

1- Yerel Mahkemece, Özel Dairenin eksik araştırmaya yönelik bozma nedenine direnilip direnilmediği, bu bağlamda (1) numaralı uyuşmazlık konusunun görüşülmesine gerek olup olmadığı:

İncelenen dosya kapsamından;

Dava dilekçesinin davalıya tebliğinden sonra davalı vekilince verilen cevap dilekçesinde ve aşamalarda, davacı tarafından tarafları ve konusu aynı olan bir başka tazminat davası açıldığı yönünde itirazda bulunulmadığı, bozma sonrası Yerel Mahkemece Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sistemi üzerinden tarafları ve konusu aynı olan başka bir tazminat davası bulunup bulunmadığına ilişkin araştırma yapıldığı ve bu konuya ilişkin kayıtların çıkartılıp dosya içerisine konulduğu, kayıtlara göre mükerrer dava bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre, şeklen direnme kararı verilmiş olsa dahi;
a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
b) Bozma kararında tartışılması gerektiği belirtilen hususları tartışmak,
c) Bozma sonrasında yapılan araştırma, inceleme ya da toplanan yeni delillere dayanmak,
d) Önceki kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak,

Suretiyle verilen hüküm, direnme kararı niteliğinde değildir.

Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;

Yerel Mahkemece verilen ilk hükmün Özel Dairece, davacı tarafından aynı konu ve haksız tutuklama nedenine dayalı olarak açılmış başka bir dava bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiği belirtilerek bozulmasından sonra Yerel Mahkemece, UYAP sistemi üzerinden tarafları ve konusu aynı olan başka bir tazminat davası bulunup bulunmadığına ilişkin araştırma yapıldığı ve buna ilişkin kayıtların çıkartılıp dosya içerisine konulduğu, gerekçeli kararda da Özel Dairenin bu konudaki bozma nedenine ilişkin olarak; “Bozma sonrasında UYAP ortamında yapılan araştırmanın dökümü dosyaya konulmuştur. Görüldüğü üzere davacının benzer suçlar nedeniyle hakkında ülkenin çeşitli yerlerinde birçok işlem yapılmış olmasına rağmen davacı olarak tazminat istediği tek dosya Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinin dava konusu dosyasıdır.” şeklinde açıklama yapıldığı anlaşılmakla; Yerel Mahkemece Özel Dairenin bu konudaki bozma nedeni doğrultusunda araştırma yapılıp bozma gereğinin yerine getirilmesi ve yapılan araştırma sonucuna dayanılması nedeniyle, belirtilen bozma nedeni yönünden bozmaya uyulduğu ve direnme kapsamında verilmiş bir karar bulunmadığı kabul edilmelidir.

Ulaşılan bu sonuç karşısında; Ceza Genel Kurulunca (1) numaralı uyuşmazlık konusu değerlendirilmemiştir.

2- Davacı hakkında manevi tazminatın eksik tayin edilip edilmediği:
İncelenen dosya kapsamından;

Davacının, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 10.03.2011 tarihinde gözaltına alınıp 11.03.2011 tarihinde serbest bırakıldığı, aynı suçtan 06.04.2012 tarihinde tutuklanıp 07.01.2013 tarihinde tahliye edildiği, Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda 17.01.2013 tarih ve 993-15 sayı ile, atılı suçu işlemediği gerekçesiyle beraatine karar verildiği, hükmün temyiz edilmeksizin 26.02.2013 tarihinde kesinleştiği,

Davacı vekilinin, 29.04.2011 havale tarihli dilekçesi ile; davacının lise mezunu olduğunu, tutuklandığı tarihte inşaatlarda iç dekorasyon işinde usta olarak çalıştığını, aylık 2.500 TL gelirinin olduğunu, aynı zamanda üniversite sınavlarına hazırlandığını, tutuklanması nedeniyle çalıştığı işten çıkarıldığını, tutuklu kaldığı süre içinde manevi baskılara maruz kaldığını ve depresyona girdiğini, tahliye olduktan sonra da kimsenin kendisine iş vermediğini ve toplum tarafından dışlandığını, her polis kontrolünde potansiyel şüpheli muamelesi gördüğünü belirterek davacının haksız yere gözaltına alındığı ve tutuklandığı gerekçesiyle 25.000 TL maddi, 25.000 TL manevi tazminatın tahliye tarihinden itibaren kanuni faizi ile birlikte davalıdan tahsili talebinde bulunduğu,
Davacının 25.06.2013 tarihli oturumda; 1990 doğumlu, bekâr ve lise mezunu olduğunu, dekorasyon işi yaptığını, bir yandan çalışıp diğer yandan üniversite sınavına hazırlandığını, 2010 ve 2011 yıllarında iki kez üniversite sınavına girdiğini, 2012 yılında cezaevinde bulunduğu 2013 yılında da cezaevinden yeni çıktığı için üniversite sınavlarına giremediğini beyan ettiği,

Bilirkişi tarafından, davacının tutuklu kaldığı günlere tekabül eden kazanç kaybının 6.125,78 TL olarak hesaplandığı,

Kolluk görevlilerince yapılan araştırma sonucu düzenlenen 21.05.2013 tarihli ekonomik ve sosyal durum araştırma formunda; 1990 doğumlu, bekâr, lise mezunu olan davacının, inşaatlarda dekorasyon işinde çalıştığı, aylık 2.500 TL gelirinin bulunduğu, üniversiteye hazırlandığı, akrabasının evinde kira ödemeden oturduğu, üzerine kayıtlı taşınır veya taşınmaz mal bulunmadığı bilgilerine yer verildiği,

Anlaşılmaktadır.

Haksız ve hukuka aykırı olarak yakalanan veya tutuklanan kimselere tazminat ödenmesi esası, ülkemizde ilk kez 1961 Anayasası’nda düzenlenmiş, 30. maddesinde yakalama ve tutuklamanın hangi hâllerde söz konusu olacağı açıklandıktan sonra maddenin son fıkrasında; “Bu esaslar dışında işleme tâbi tutulan kimselerin uğrayacakları her türlü zararlar kanuna göre Devletçe ödenir.” hükmü yer almıştır.

1961 Anayasası’nda yer alan bu düzenleme doğrultusunda, 15.05.1964 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkındaki Kanun’un 1. maddesinde 7 bent hâlinde, tazminatı gerektiren hâller ayrıntılı olarak düzenlenmiş, 466 sayılı Kanun’un 1. maddesinin 8. bendinde yer alan, aynı tür suçtan mahkûm olanlar, itiyadi suçlular ve suç işlemeyi meslek veya geçinme vasıtası hâline getirenlerin tazminat isteyemeyeceklerine ilişkin hüküm 18.01.1991 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 3696 sayılı Kanun ile kaldırılmıştır.
Haksız yakalanan ve tutuklanan kimselere tazminat ödenmesi esası 1982 Anayasası’nda da sürdürülmüş ve 19. maddesinde yakalama ve tutuklama şartlarına işaret edildikten sonra maddenin son fıkrasında; “Bu esaslar dışında bir işleme tabi tutulan kişilerin uğradıkları zarar, kanuna göre, Devletçe ödenir.” hükmüne yer verilmiştir.

Anılan hüküm bu kez 17.10.2001 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 4709 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile; “Bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişilerin uğradıkları zarar, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre, Devletçe ödenir.” şeklinde değiştirilmiştir.
Devletimizin tarafı olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesinde de kişilerin özgürlüğünün hangi hâllerde sınırlandırılabileceği belirlenmiş ve maddenin son fıkrasında bu şartlara aykırı davranılması hâlinde mağdur olan herkesin tazminat istemeye hakkı olduğu esası kabul edilerek, bireyin keyfi olarak özgürlüğünden yoksun bırakılmasının engellenmesi amaçlanmıştır.

01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 18. maddesiyle 07.05.1964 tarihli ve 466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkındaki Kanun yürürlükten kaldırılmış ve 5271 sayılı Kanun’un Yedinci Bölümünde, Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat ana başlığı altında, 141 ila 144. maddelerinde tazminat isteme şartları ve sonuçları yeniden ele alınmış, 141. maddesinde hangi durumlarda tazminat talep edilebileceği, 142. maddesinde tazminat isteminin şartları, 143. maddesinde tazminatın geri alınması, 144. maddesinde de tazminat isteyemeyecek kişiler düzenlenmiştir.

5320 sayılı Kanun’un 6. maddesinde yer alan;
“(1) Ceza Muhakemesi Kanununun 141 ilâ 144 üncü maddeleri hükümleri, 1 Haziran 2005 tarihinden itibaren yapılan işlemler hakkında uygulanır.
(2) Bu tarihten önceki işlemler hakkında ise, 07.05.1964 tarihli ve 466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmü uyarınca somut uyuşmazlığın, davacının tutuklandığı tarih de göz önünde bulundurularak 5271 sayılı Kanun hükümleri doğrultusunda çözülmesi gerekmektedir.

5271 sayılı CMK’nın “Tazminat istemi” başlıklı 141. maddesinin birinci fıkrası davacının tutuklandığı tarih itibarıyla;
“(1) Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;
a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,
b) Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayan,
c) Kanunî hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklanan,
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,
e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,
f) Mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan,
g) Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan,
h) Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyen,
i) Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen,
j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı hâlde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen,

Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.”
Şeklinde düzenlenmiş, koruma tedbirleri nedeniyle tazminatın hangi hâllerde isteneceği on bent hâlinde sayılmış, 30.04.2013 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanun’un 17. maddesiyle anılan fıkraya “k) Yakalama veya tutuklama işlemine karşı kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmayan,” bendi eklenmiş, fıkranın son cümlesinde de kişilerin koruma tedbirleri nedeniyle uğradıkları maddi ve manevi her türlü zararlarını Devletten talep edebilecekleri belirtilmiştir.

Maddi tazminat ile davacının malvarlığında meydana gelen somut bir azalma ya da kazanç kaybı, ödediği avukatlık ücreti gibi masrafların karşılanması amaçlanırken, manevi tazminat kişinin sosyal çevresinde itibarının sarsılması, özgürlüğünden mahrum kalması nedeniyle duyduğu elem, keder, ıztırap ve ruhsal sıkıntıların bir ölçüde de olsa giderilmesi amacına yöneliktir.

Bu aşamada uyuşmazlık konusuyla ilgisi nedeniyle manevi tazminatın belirlenme yöntemi üzerinde de durulması gerekmektedir.

Manevi zararın tümüyle giderilmesi imkânsız ise de belirlenecek manevi tazminat kişinin acı ve ızdıraplarının dindirilmesinde, sıkıntılarının azaltılmasında etken olacaktır. Bu nedenle manevi tazminata hükmedilirken kişinin ceza infaz kurumunda kaldığı süre, sosyal ve ekonomik durumu, toplumsal konumu, atılı suçun niteliği, tutuklamanın şahıs üzerinde bıraktığı olumsuz etkiler dikkate alınarak, adalet ve hakkaniyet ilkeleriyle bağdaşır bir miktar olmasına özen gösterilmelidir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

1990 doğumlu, bekâr, lise mezunu olan, tutuklandığı tarihte inşaatlarda dekorasyon işinde çalışan ve silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan toplam 277 gün gözaltı ve tutuklulukta kaldıktan sonra bu suçtan beraat eden davacının sosyal ve ekonomik durumu, toplumsal konumu, davacıya atılı suçun niteliği, ceza infaz kurumunda kaldığı sürenin uzunluğu, tutuklamanın üzerinde bıraktığı olumsuz etkiler göz önüne alındığında, davacı lehine hükmolunan 3.000 TL manevi tazminatın makul olmayıp eksik olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, davacı tarafından gözaltında ve tutuklulukta kalınan süre nedeniyle açılan tazminat davasında hükmedilen manevi tazminat miktarının eksik belirlenmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;

1- Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 10.02.2015 tarihli ve 2-17 sayılı direnme kararına konu hükmünün, davacı tarafından gözaltında ve tutuklulukta kalınan süre nedeniyle açılan tazminat davasında hükmedilen manevi tazminat miktarının eksik belirlenmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,

2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 21.03.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.

Gaziantep Ceza Hukuku Avukatı, Gaziantep Ceza Avukatı Avukatı, Ceza Avukatı, Gaziantep Avukat

Yazımızı Beğendiniz Mi?

Call Now

Scroll to Top
WhatsApp
Avukata Soru Sor
Merhaba, daha fazla bilgi için, konusunda uzman avukat uygun bir ücret karşılığında size yardımcı olup yol haritanızı çizecektir.